15.11.2025
O da Bir Şey mi : Gerçeklerin Sessiz Yankısı
Pelin Esmer sinemasının kurgusal filmleri yönetmenin belgeselci yönünün de etkisiyle gerçeğin peşinde olan anlatılar sunar. İşe Yarar Bir Şey’de tren yolculuğuyla başlayan hikâye, karakterlerin – hatta filmdeki yan karakterlerin bile- gerçeği yansıtış biçimlerine tanıklık ettiriyordu. 32. Uluslararası Adana Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Senaryo olmak üzere 8 ödül kazanan O da Bir Şey mi ise var olan hikâyenin ardını aralayan karakterler üzerinden bir anlam arayışına dönüşüyor.
Esmer, kadrajını artık ona alışık olduğumuz bir dil üzerinden şekillendirmiş. Aydın’ın Söke ilçesinde bir film festivaline katılan yönetmen Levent ile hayatı boyunca Söke’den dışarı çıkmamış Aliye’ye odaklanan film, kendi hikayesini anlatmaya çalışanların cümleleriyle hayat bulurken kimi zaman da o insanların cümleleriyle hayat kırgınlıklarını ortaya çıkartıyor.
Özel hayatı ve üretkenlik konusunda krizde olan bir yönetmen, ona kendi hikayesini anlatmak isteyen genç bir hayranı, yan karakterler ve onların tüm hikayeleri arasında kurulan ilişkiler… O da Bir Şey mi’nin çehresi içindekileri anlatmak isteyen insanlarla şekilleniyor. Yönetmenin hikâyeyi dinç tutacak cümlelerle ilerlettiği film özellikle Aliye’ye hayat veren Merve Asya Özgür’ün önemli performansıyla zinde kalmayı başarıyor. Kariyerinin ilk kamera karşısı deneyimini yaşayan oyuncu, Aliye’nin içine düştüğü içsel karmaşa ve sıkışmışlık hallerini çok güzel yansıtmış.
Sessizliğin İçindeki Hikayeler
Bana göre filmdeki eksik kalan ya da izleyici nezdinde ufak soru işaretleri bırakmasına sebebiyet verecek kısmı tam olarak beklentide bıraktığı o kopuş noktasını veremiyor oluşu. Yönetmenin özellikle Aliye’nin bakışından izleyicisine ufak oyunlar oynadığı bölümler muzipçe. Fakat bir noktada kendi hayatlarındaki acaba sorularına çare aramaya çalışan çoğu karakterin sadece filmin işleyişine gerekli katkıyı sağlaması için orada durmak zorunda kaldıkları izlenimi doğuyor. Çünkü sakinliğinden taviz vermeyen anlatısı bir süre sonra gerekli finale ulaşım konusunda yavaşlamaya başlıyor. Esmer’in önceki filmi İşe Yarar Bir Şey’de ise söz konusu işleyiş daha akıcı şekil alabilmişti. Burada ise karakterlerin kendi içlerindeki arada kalmışlığı kimi zaman izleyende bağ kuramayacakmış gibi hissettiriyor. Belki de bizzat yönetmen bu bağın kurulmasını istememiştir, diye düşünmeden de edemedim. Çünkü ortada yansıtılanlardan çok geride tutulmaya çalışanların daha dikkat çekici olduğu bir film var. Dolayısıyla onların boşluklarının sahneye yansıtılışında seyirciye işleyen sahneler ortaya çıkıyor.
Filmin önemli yıldızlarından biri de çekimlerin büyük bir kısmının yapıldığı Söke Efes Otel. Alt kısmında sinema bulunan ve gerçekten de geçmiş yıllarda faaliyet göstermiş olan bu otel, anlatılan hikâyenin en önemli eşlikçisine dönüşmüş. Filmdeki ilçenin yansıtılış biçimlerinde muhteşem bir konum oluşturan otel, özellikle gece sahnelerinde sokak ışıklarının içeriye yansıdığı anlarda, kalmak ile gitmek arasındaki farkı müthiş aktarıyor.
Herkesin hayatındaki gerçekleri anlatmak isteyeceği dönemler olmuştur muhakkak. O da Bir Şey mi işte o dönemlerini yaşayan insanların merkezinde ilerleyen bir yapım. İzledikten sonra kendinize zaman tanırsanız, filmin hikayesiyle tam olmasa da karakterleriyle kuracağınız bağ güçlü olabilir.

