27.05.2017

Sinemanın Kanserle İmtihanı

Bir terim: Kanser. Birçok kişinin, adını bile duymaya dayanamadığı, çok yaygın bir hastalık. Sinema’da da geçtiğimiz haftalarda vizyona giren The Fault in Our Stars adlı film, bu hastalığı tekrar sinemanın gündemine taşıdı. Geçmişte, kendileri veya ailesinden birinin bu hastalıkla mücadele etmek durumunda kalan karakterleri, bu karakterlerin ruh hallerini, hastalığın hayatlarını ve psikolojik durumlarını nasıl etkilediğini, hastalığın seyrini, hastalığa karşı verilen mücadeleyi ve kanserle ilgili daha birçok ayrıntıyı işleyen birçok film yapılmıştı. İşte, sinemanın bu hassas konuyu her birinde farklı işlediği filmlerden oluşan bir liste.

Wit (2001)

Yönetmen: Mike Nichols

Filmin ilk saniyelerinde bir klinikteyizdir, erkek doktor hemen karşıya oturur ve 10. saniyede filmin ilk cümlesini kurar: “Kansersiniz” Bu şok girişle Nichols, tüm filmin seyrini de bize hissettirir. Mike Nichols‘ün HBO için yaptığı, senaryosunu da filmin başrolünde oynayan Emma Thompson‘la beraber yazdığı bir TV filmi, Wit. Tv filmi diyip geçilemeyecek bir film ama. Yıldız oyuncuları, büyük yönetmeni ve ilmek ilmek işlediği hassas konusuyla, sinema tarihindeki yeri sağlam. Ünlü bir edebiyat profesörü olan Vivian (Emma Thompson) soğuk, mesafeli, ağır ve entelektüel bir kadındır. Hiç evlenmemiştir ve yıllardır bir ilişkisi de yoktur, anne ve babası da hayatta değildir. Evre 4 yumurtalık kanseri olduğunu öğrenir. (Filmde Vivian, sürekli kameraya dönüp bizimle konuşur, bize geçmişini ve bu hastane odasında yaşadıklarını anlatır. Evre 4 yumurtalık kanseri teşhisi kondu, bunun 5. evresi yok, oradan anlayın, der.) Çocukluğuna kadar giden geriye dönüşlerle, John Donne‘un içli şiirleriyle, belgesel tarzı realist anlatımıyla, içinizden çok şey koparacak bir film…

 [youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=bROGmi93prk”]

 

The Fault in Our Stars (2014)

Yönetmen: Josh Boone

Lorenzo’s Oil (George Miller, 1992) filminde, ALD adlı nadir görülen ve beyni, dolayısıyla merkezi sinir sistemini etkileyip, vücudu parça parça ölüme götüren bir hastalığa yakalanan ve 2 yıl ömür biçilen, 7 yaşındaki oğulları Lorenzo için, bir umut arayan aile, zamanında herkesi derinden etkilemişti. Bu kez amansız hastalık kanser ve çocuk yaşta kansere yakalanan bir kız: Hazel (Shailene Woodley) “Ben iyileşmeyeceğim anne. Benden sonra, uğraşacak bir şeyiniz kalmayacak ve oturup duvarları seyredeceksiniz.” 16 yaşındaki 4. evre akciğer kanseri hastası Hazel, annesine ve babasına böyle seslenir. Ailesinin zoruyla gittiği terapi grubunda, eskiden başarılı bir basketbolcuyken, bacağındaki tümörün yayılmaması adına ampütasyona başvurulmuş ve kendisine protez bacak takılmış, yakışıklı bir gençle tanışır. İşlediği konuyu, istismar etmeden ve izleyiciyi boğmadan anlatmaya çalışmış, filmin büyük bölümünde de bunu başarmış yönetmen.

 [youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=9ItBvH5J6ss”]

 

Terms of Endearment (1983)

Yönetmen: James L. Brooks

*** Filmi İzlemeden Okumamanız Önerilir ***

The Fault in Our Stars filminin ana karakteri Hazel, şöyle der: “Kanser olmaktan daha kötü bir şey varsa, o da: Kansere yakalanmış bir çocuğunuz olmasıdır.” En iyi film dahil 5 dalda oskar ödüllü Sevgi Sözcükleri‘nde Aurora’nın (Shirley MacLaine) başına da, bu gelir. Dul ve dengesiz bir kadın olan Aurora’nın kızına kanser teşhisi konur. Küçük çocukları olan bir annedir Emma (Debra Winger) ve Aurora’nın kanserli kızına hastanedeki refakat süreci… Sinema tarihinin en hüzün dolu filmlerinden biri…