15.11.2025
Yeni Superman: Çelik Gibi Güçlü, İnsan Gibi Kırılgan
N. Levent TANIL
Çocuk hastanelerinin bombalandığı dünyamızda gerçekten bir süper kahraman olsaydı, bu acıların yaşanmasına engel olabilir miydi? Bana kalırsa hayır. Çünkü süper kahramanlık müessesesi gerçek dünyaya entegre edilseydi The Boys evreninden öteye geçemezdi. Elbette ki bizim dünyamızın da gerçek kahramanları var. Ancak söz konusu varlığını insanüstü güçlerle oluşturan pelerinli bir süper kahramansa eğer, işte o formülün gerçek hayatta işleme biçimi ne yazık ki çok az. DC’nin yeni Superman’i de işte bu gerçeklik ihtimalinin üzerine gitmeye çalışmış. Fakat o karanlık çizginin şimdilik çok içine giremiyor.
James Gunn, DC’nin başına geçtikten sonra ilk büyük hamlesini Superman filmiyle yapmayı tercih etti. Filminde politik söylemlerden kaçınmayan yönetmen, günümüz kaoslarına da ayna tutmaya çalışıyor. Ancak orijin hikâyeyi bir kenara bırakıp anlatıya bir çizgi romanın ortasından dalar gibi başlaması, bazı önemli vurguların arada kaynamasına yol açmış. Sadece DC değil bu temadaki çoğu çizgi roman ve filmler arasında en popüler olan kahramanı bu üslupla anlatmaya başlamak, Clark Kent’e aşina olan fanları rahatsız etmese de sinemada ilk defa Superman izleyecek olan çocukları zorlayabilir.
James Gunn’ın Yeni Evreni: Kaosun İçinde Kimlik Arayışı
Superman hakkında uzun uzadıya bilgi verme gereği de duymuyorum aslında. Kırmızı pelerin, mavi tayt ve üzerine geçirdiği kırmızı slip… Bu ikonik kombin, bir moda tasarımından çok daha öteye geçebiliyor. Çünkü Superman’i değerli kılan dış görünümü değil, taşımış olduğu felsefe. Neticede yabancı bir gezegenden gelip insanlığı kendine aile bellemiş, ardından da güçlerini keşfettikçe kendisini insanlığa adayan bir kahramanın yolculuğu söz konusu.
Galaksinin Koruyucuları serisiyle Marvel Sinematik Evreni’nde kendi tarzını sunabilen James Gunn, benzer anlatımları The Suicide Squad ve Peacemaker dizilerinde DC’ye taşıyabilmişti. Gerçeküstü dünyaları kontrollü kaoslar ve kimi zaman da deli saçmalığı olay örgülerine dönüştürmek yönetmenin en sevdiği ilerleyiş. Bunları Superman’de de aynı biçimde yansıtıyor ama bu kez çok fazla sırıtmamaya çalışıyor. Yine de sinema perdesinde şimdiye kadarki en kendini arama çabasındayken sendeleyen Superman’iyle tanışacaksınız. Bu durum çok kötü sayılmaz. Fakat böylesine tanrısal bir karaktere bu denli insani özellikler yüklemek çoğu hayranın gönlünü kırabilir düşüncesindeyim. Yine de filmin benimsediği politik duruş Superman’in sadece dünyayı kurtarmaya çalışan bir kahraman değil, aynı zamanda göçmenlikle gelen bir kimlik çatışmasında kendi aidiyetini bulma çabasını yansıtıyor.
Corenswet’in Clark Kent’i: Reeve’in Masumiyeti, Cavill’ın Yalnızlığı ve Yeni Neslin Bunalım
Açıkçası Marvel filmleri ya da DC’nin evren olmayı becerememiş önceki yapımlarında anlatılan meselelerde bu denli açık sözlü bir tema benimsenmişti. Buradaki öykünün derdi, izleyicisini yepyeni bir pelerinliyle tanıştırmakla birlikte günümüzün temel meselelerine de değinmek. Dünyayı saran tehlikelerle uğraşırken, toplumsal baskı ve sosyal medya hedefleri arasında da sıkışan Superman, kahramanlık kimliğinde kendi varoluş sancılarını tam olarak yansıtamamaya başlıyor. Zaten filmin amacı da Henry Cavill’den sonra büyük bir çoğunluğun ön yargıyla yaklaştığı David Corenswet’i bu tarz çekince ve kafa karışıklığı yoğunluklarının olduğu duygular eşliğinde karaktere uyumlandırabilmek. Bunu yaparken ilk başlarda sırıtıyormuş gibi izlenim verse de aktörün sergilediği rahat oyunculuk ortaya samimi ve inandırıcı bir performans çıkarmış.
Kahraman mı Yabancı mı? Aidiyetin Peşinde Bir Superman
Sinemada uçan bir kahramanı anlatmak her zaman zordur. Beyazperdenin ilk Superman’i Christopher Reeve’den tutup da Zack Synder’ın karanlık yorumuna eşlik eden Henry Cavill’a kadar her aktör uçarak savaşan bu kahramanın benimsetmeye çalıştığı bir duruşu oldu. Corenswet’in yorumu ise diğer aktörlerinkine kıyasla çok daha insancıl duygular üzerine şekilleniyor. Sosyal medyanın insanlar üzerinde kurduğu baskıcı tutumlar, medya siyaset işbirlikleri ve linç kültürü yeni Superman’in kimliğini sağlamlaştırma aşamalarında en sekteye uğradığı sıkıntılar oluyor. Yani burada sadece kötülükle değil, kendisini ispat edebilmek uğruna soyut bir savaşa giriştiği dışlanma politikası da mevcut. Hatta bir ara dünyayı kurtarmaktan çok kendisini aklama çabaları içinde kaybolan genç bir adam izliyormuş gibi hissettiriyor.
Bu hususta çoğu zaman olgun bir kahramandan çok ergen bir Superman, hatta Superboy öyküsü izliyormuş gibi hissettim sürekli. Filmin tarzı özellikle de Clark Kent’in ergenlik dönemlerinin anlatıldığı Smallville dizisine çok daha yakın. Karanlık tonlardan ziyade duygusal ve dinamik olay örgülerinin olduğu bir DC evreninin oluşmaya başladığını hissettiriyor. Elbette ki bunların yanında bol aksiyon ve seyircinin yüzünü güldürecek aşırı sempatik olaylar da oluyor.
Bunlardan biri de filmin akıbeti en merak edilen karakteri Superman’in köpeği Krypto. Çizgi roman ve filmlerindeki sadık ruh halinin aksine, başına buyruk aşırı tehlikeli bir süper köpekle karşı karşıya kalıyoruz. James Gunn, hayvanları anlatma konusunda gerçekten de çok iyi. Hayvan severlerin gönlünü giden yolu ezbere biliyor. Bunu daha önce Galaksinin Koruyucuları 3’te Rocket Rakun’a açtığı orijin sahnelerle şahane bir şekilde başardı. Superman’de ise Krypto’nun varlığı, hem öngörülemeyen bir çılgınlık taşıyor hem de pazarlama açısından potansiyel patlamalar barındırıyor. James Gunn’ın hem mizahi hem de duygusal yönlerini yansıttığı çılgın ve zekice bir hamle diyebiliriz.
DC, önceki karanlık tonlarından uzaklaşacak o belli oldu. Daha önceki yapımlara kıyasla da daha çoklu karakterler ve karmakarışık olay örgüleriyle ilerleyecekler. Buna bir de diziler eklendiğinde önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu evrenin aurası giderek şekillenip boy vermeye başlayacaktır. Neticede son dönemlerde sürekli karavana yapan filmlerin çöplüğüne dönüşen DCU, açmaya çalıştığı bu yepyeni sayfasında izleyicilerine aceleci olmayan, onların da sabırla takip edebilecekleri bir macera haritası çıkarmış gibi gözüküyor. Üstelik bu sefer çizgi roman tonlarına daha yakın.
Ezcümle Yeni DC evreninin başlangıcı olan Superman filmi, izleyicisine uçan bir kurtarıcıdan daha fazlasını vaat ediyor. Artık sadece kötülüğü alt eden bir kahraman değil, toplumun aynasında kendisine yer edinmeye çalışan, güçlü ve kırılgan bir figür. James Gunn’ın bu karakteri ve yeni evreni izleyiciye sunarken anlatmak istediği evrenden sadece küçük bir dilim uzatıyor. Büyük olasılıkla öykülere yayılarak şekillenecek olan bu süreç diğer kahramanlara nasıl bir bakış açısı kazandıracağı yönünde merak ettirici. Aynı zamanda da eğlenceli!




