24.08.2022

Guardians of the Galaxy: Galaksinin Şapşalları

Konuk yazar: Halil İbrahim Sağlam

Marvel filmleri malumunuz fantastik blockbuster alanında devasa getirileri olan, bu yüzden bol bol devam filmleri çekilen ve bunun sonu olmayan dev bir sanayi. X-Men, Spider-Man, Iron Man, Thor, Hulk, Captain America, The Avengers gibi oldukça popüler çizgi romanlar yıldız oyuncu kadroları, dev bütçeleri, şaşaalı görsel efektleri, bol aksiyon sahneleri ile Amerikan sinemasının ve dolaylı olarak dünyanın vazgeçemediği, karşı koyamadığı bir cazibe ve tüketim unsuru Marvel. Guardians of the Galaxy ise muhtemelen bu saydıklarım arasında en az bilineni. Dolayısıyla 170 milyon dolar bütçeli böylesi bir başlangıç için yönetmenliğe Slither (2006) ve Super (2010) gibi filmleriyle hem gişede hem eleştirmenler nezdinde başarısız olmuş, adı pek bilinmeyen bir yönetmen olan James Gunn’u getirmek başlı başına büyük bir risk olsa gerek. Fakat James Gunn, bu tür projelere günümüzde başarıyla imza atan zanaatkar yönetmenlerden bir farkı olmadığını gösterircesine şaşırtıyor ve bütçenin, hikayenin ve yıldız kadronun hakkını başarıyla teslim ediyor.

Afişine baktığımızda Star Wars ve Fantastic Four serilerini anımsatan bir tasarım oluşturulduğunu gördüğümüz Guardians of the Galaxy, içerik olarak mizah dozuyla türdeşlerinden ayrılıyor. Son dönem süper kahraman filmlerine (özellikle Batman ve Superman filmleriyle devam eden) baktığımızda artık izleyicinin gerçekçi bir dramatik yapıya, karanlık atmosferlere ve akılda kalıcı kötü karakterlere önem verdiğini görebiliriz. Böyle bir ortamda Guardians of the Galaxy’nin devasa bütçesine rağmen mizah dozunu yüksek oranda devreye sokmasını da büyük bir risk olarak adlandırabiliriz, zira üç sene önce bunun benzerini deneyip faciaya dönüşen Green Lantern (2011) filmini unutmamak lazım.

Guardians of the Galaxy, eğlenceli bir yaz blockbuster’ı görünümü altında ne vaat ediyorsa izleyiciye onu keyifli bir şekilde sunmayı başarıyor. Komedi, aksiyon, fantastik ve bilimkurgu türlerini başarıyla harmanlayarak klasik Hollywood formülüne uyan, dramatik yapısını anca tadımlık kısa sahnelere bağlayıp geçiştirerek önemli olan “gülmek ve eğlenmek” diyen, birbirinden şapşal ama yeri geldiğinde zeki karakterleriyle seyirciyi tavlamaya çalışan bir yapım var karşımızda. Dolayısıyla bir X-Men, Batman ya da Superman filmi izlediğimizde üzerine saatlerce konuşabileceğimiz doneler mevcutken Guardians of the Galaxy’den çıkan bir izleyicinin söyleyeceği en fazla “çok iyiydi, güldüm, eğlendim” olacaktır. Sonuçta kötü adamın tek bir hareketle evreni yok edeceği gibi hayati bir meselede kahramanımızın onun karşısına geçerek şapşalca dans edip dikkatini dağıtmaya çalıştığı bir süper kahraman filmi izliyoruz.

Filmin oldukça renkli oyuncu kadrosu içinde hem komedi hem de aksiyon oyuncusu olabilecek kabiliyete sahip Chris Pratt, Avatar’ın maviliklerinden bu sefer yeşil bir bedene transfer olan güzel oyuncu Zoe Saldana, sesiyle bir rakuna eğlenceli bir şekilde hayat veren Bradley Cooper ve “I’m Groot”dan başka kelime bilmeyen bir ağaca yine sesiyle can katan Vin Diesel dörtlüsü filmi alıp götürecek nitelikte. Yardımcı oyuncu kadrosuna Glenn Close, Benicio Del Toro, John C. Reilly ve Djimon Hounsou gibi tecrübeli isimler de eklenince oyuncu kombinasyonu tamamlanıyor ve keyifli bir seyir sizi bekliyor.