09.04.2019
38. İstanbul Film Festivali Günlükleri – 3
DIE STROPERS – THE HARVESTERS (HASATÇILAR)
Çiftlikte yaşayan kendi halinde bir ailenin tanrı misafiri olarak gördükleri bir gence kapılarını açıp onu kendi çocukları gibi görmelerinin hikayesini işleyen film, hayatlarını dinden kopmadan sürdüren bir aile üzerinden simgesel anlatım sunuyor. Yönetmen, hikayenin geçtiği doğa içindeki çiftlik ve etrafındaki manzarayı sinematografik anlamda son derece başarılı bir görüntü yönetmenliği ile aktarmayı başararak uçsuz bucaksız manzaraları tüm doğallığı ile yansıtıyor. Dini ibadetlerini yerine getiren ailenin bir anda içlerine katılan genç çocuk için bir görev bilinci ile kucak açmaları ve bu duruma dini inançları ile karşılık vermeleri film boyunca seyircinin gözüne sokuluyor adeta. Ailenin bu bireylerinin aksine erkek çocukları ise yeni gelen bu hemcinsine karşı mesafeli tavrı film boyunca Habil ve Kabil’i andıran bir çatışma üzerinden ilerliyor ve dine yapılan göndermelerle bu ikili arasındaki ilişkiyle iyice doruğa çıkıyor. Filmin doğal seslerinin yanında nadir kullanılan müzikler ile işitsel anlamda bir şeyler yapılan filmde, senaryonun ağır işleyişi seyirciyi biraz zorlasa da kendini sonuna dek izletmeyi başarıyor.
L’HEURE DE LA SORTIE – SCHOOL’S OUT (OKUL ÇIKIŞI)
Mayınlı bölgenin kendine has gerilimli ve gizemli havasını her dakika yaşatmayı başaran film, daha ilk sahnesi ile ilerleyen dakikalar için çok güçlü bir sinyal veriyor. Şaşkınlık ve şok yaratan bu sahneden sonra yönetmen bizleri hikayenin özüne sokuyor. Başlarda klasik bir senaryo anlayışı ile devam eden film, ilerleyen dakikalarda bir grup öğrencinin kendilerinden beklenmeyecek şekilde ilginç olayların içinde yer alması üstü kapalı bir şekilde verilse de olayların ilerlemesi ile film içine yerleştirilen ipuçları sayesinde seyirci filme dair o gizemli havayı yavaş yavaş çözüyor fakat bu sırların yerini alan yeni vakalar ile film yeni bir gizem girdabına kapılıyor. Senaryodaki yeni gelişmelerin öğrencilerin sırrına dair gelişmeleri ayyuka çıkarması filmi de bir anlamda eleştirel bir yapıya sokup etrafınızda olanlara dair gözümüzü açmamızı sağlıyor. Karakterler filmde oldukça kapalı kutu bir şekilde lanse edilse de hepsinin ortak amacıyla beraber onlara dair düğüm bir anda çözülüyor. Kullanılan müzikler ile gerilim dozunun iyi ayarlandığı film, her geçen dakika garipleşen senaryosu ve son derece güçlü bir mesaj verme kaygısı ile izlemeye değer filmler listesine alınacak türden.
BAIT (YEM)
Son derece dağınık senaryosu, kopuk kopuk bölümleri ve basit diyalogları ile film beklentileri karşılamakta oldukça zorlanıyor. Ele aldığı konuyu birçok farklı deneme ile anlatmayı başaran fakat bu denemelerin hiçbirini başarılı yapamayan yönetmen tek farklılığı 70’li yıllara ait kamera kullanımı ile gerçekleştiriyor. Her yönüyle deneysel özellikler gösteren film, hafızalarda oldukça kötü bir iz bırakarak unutulmaya yüz tutuyor.