20.12.2016

Yönetmen Koltuğu: Jane Campion

Yeni Zelandalı Jane Campion, sinema tarihinin en başarılı kadın yönetmenlerinden biridir. Oscar’da En İyi Yönetmen Ödülü’ne aday gösterilen dört kadın yönetmenden biri, Altın Küre sahibi ise tek kadın yönetmendir. Bu şekilde ilklerin ve teklerin ismi olan Campion, sinemasını kadın hikâyeleri üzerine kurmuştur her daim. İlk filminden başlayıp, Hollywood’a transfer olmasından sonra da devam eden bu durum artık Campion’un sinemasını tarif eden durumlardan biri olagelmiştir. Ülkesini hiçbir zaman saf dışı bırakmayan yönetmenimiz, her filminde öyle ya da böyle yolunu Yeni Zelanda’ya, o güzelim topraklara düşürür. Kimi zaman dinmek bilmeyen yağmurun altında, çamurlara bata çıka, kimi zaman ağaçların, çiçeklerin arasında uzanarak kimi zaman da azgın dalgalı kıyılarında bekleyerek uğrarız Yeni Zelanda’ya. Elbette Hollywood yolculuğundan sonra bu uğraklık bir nebze sekteye uğramıştır ne yazık ki.

Bir kadın olarak hem cinslerinin hayatlarını perdeye ustalıkla yansıtan Campion, asla onları gerçek dışı bir şekilde yaratmamış, her karakterine iyi ve kötü özelliklerini birlikte vermiştir. Ada’nın da Janet’in de Fanny’in de ya da diğerlerinin de yer yer rahatsız olacağımız, onaylamayacağımız yönleri çıkar karşımıza. Campion’un en büyük başarısı da bu olur zaten. Onları bir ilah değil tıpkı bizim gibi insanlar olarak çizmesidir. Tüm bu maharetlerinin yanında sanata olan düşkünlüğünü de her filminde ayrı ayrı hissederiz. Her eserinde müzikten, resimden, edebiyattan esintiler seyirciyi fazlasıyla ihya eder. Işık kullanımından, tıpkı başkarakterlerin yaptığı gibi her bir nesnesine anına dokunmak isteyeceğimiz görüntülerine, oyuncu seçiminden, karakter yaratımına, kaleme aldığı kusursuz senaryolarına ve incelikli yönetimine kadar her şeyiyle kıskanılası bir yönetmendir Campion. Diler misiniz filmografisinin mihenk taşlarıyla onu daha yakından tanıyalım?