29.08.2016

O AN: Pride and Prejudice and Zombies

Pride and Prejudice and Zombies

Sinema, edebiyatla kendini her dönem beslemiş ve yenilemiştir. Edebi eserlerin neredeyse hepsi sinemaya uyarlanıp, sevilen filmlerin arasına girmiştir. İşte bunlardan birisi olarak da Pride and Prejudice and Zombies’i sayabiliriz. 1800’lü yılların İngiltere’sine güçlü bir bakış niteliğindeki Jane Austen’in Pride and Prejudice adlı eserini, 2009 yılında Seth Grahame-Smith adlı yazar zombilerle buluşturarak yeniden kaleme aldı. Ve elbette özellikle yeni jenerasyonun çok sevdiği bu eser çok geçmeden sinemaya uyarlandı. Pride and Prejudice and Zombies, dönem filmlerini, romansları ve ille de zombi türünü severleri etkileyecek türden bir yapım. Zira aşkı doruklarda hissedeceğiniz, süslü ve kabarık elbiseler arasında büyüleneceğiniz en önemlisi ise kan ve şiddetin dibini göreceğiniz bir film tam anlamıyla.

1800’lerin İngiltere’si zombilerin istilasına yenik düşmek üzeredir. Hayat, zombiler tarafından başka bir zombiye dönüşmemek için savaşmakla geçmekte, tehlike gün geçtikçe büyümektedir.  Fakat zannetmeyin ki bu savaş sadece erkekler arasında hüküm sürmekte. O yıllarda sadece zengin bir koca bulup evlenmek için yetiştirilen kızlar, bu kez savaşmak ve hayatta kalmak için yetiştirilir. İşte bu bir nevi döneminin amazonları misali kadınlardan beş tanesi, her anlamda baş döndürücü özelliklere sahip. Bu beş kardeş, mükemmel bir savaş eğitimi almış, güzeller güzeli, zeki ve çevikler. Güzelliklerini kabarık, süslü mükemmel elbiseleriyle birlikte kıyafetlerinin arasına konumlandırdıkları bıçak vb aletlerle de daha da ön plana çıkarmayı bilirler. İşte bu savaşçı beş kadının seyirciye sergilediği öyle bir sahne var ki…

Gittikleri balonun, zombiler tarafından işgal edilmesi üzerine tüm teçhizatlarıyla hazır bulunan kadınlarımız, cinsiyetlerinden, kıyafetlerinden ve belki de güzelliklerinden beklenmeyecek bir gösteriye başlarlar. Bitmek bilmez bir güruh halinde, hunharca saldıran zombileri kısacık bir sürede yerle bir eder savaşçılarımız. Hem de oldukça kanlı ve vahşice. Zira başka seçenekleri de yoktur. Bu sahnede en çok dikkat çeken şey ise, bu kardeşler arasında ikisinin gönlünü kaptırdığı yakışıklı, zengin ve güçlü iki erkeğin her şeyden uzak sahnenin köşesinde küçücük bir konumda gösterilmesi olsa gerek. Kadınların birbirinden etkileyici hamleleriyle unutulmaz bir savaş sergilediği bu sahnenin minicik bir köşesine iliştirilen iki erkek… Gerçekten filmin belki de en çok şey söylediği, niyetini aşikâr ettiği sahne olur bu yönüyle de. Feminist yanıyla da böylece güç kazanan Pride and Prejudice and Zombies, tüm filmi değerlendirdiğimizde çoğu yönden zayıf kalsa da bu sahne ve bu sahnede vermek istedikleriyle takdiri fazlasıyla hak etmekte.