07.09.2016
Ben – Hur: Demode Yeniden Çevrimler Kuşağı
Orijinal filmi modernleştirme çabaları…
Oscar ödülleri denilince akla ilk gelen filmlerin başında Ben-Hur vardır. 1959 yapımı film William Wyler’ın 11 Oscar ödülü kazanan ve günümüzde artık klasik filmler arasında yerini almış bir yapımdır. Ne var ki yapımcılar geçen uzun sürenin ardından, böylesine başarılı bir filme nedense yeniden çevrim yapma gereği duydular. Belki filmi yeni nesillere tanıtmak, belki de gişe başarısı hayal ettiler. Böylece Ben – Hur remake olarak vizyondaki yerini aldı. Ancak öncülünün başarısını yakalayabildi mi? Bunu yazının devamında görebilirsiniz.
Filmin konusunu kısaca şöyle özetleyebiliriz: Judah Ben Hur (Jack Huston) Kudüs prenslerinden biri olarak varlıklı bir ailenin çocuğu olarak büyümüştür. Ailenin evlat edindiği Romalı Messala (Toby Kebbell) da Judah ile beraber kardeş gibi büyürken aralarında da tatlı bir rekabet vardır. Ancak Messala Roma ordusuna katılmaya karar verir. Bunun üzerine yıllar sonra Kudüs’e bir komutan olarak geri döner. Ancak Judah’ın kız kardeşi Tirzah (Sofia Black-D’Elia) Romalılara karşı duran isyancılara yardım etmeye karar verince Judah isteksiz de olsa reddedemez. Ben – Hur ailesinin isyancıyı saklaması sonucunda çıkan olaylar sonucunda, Judah kardeşi kadar sevdiği Messala tarafından sürgün edilir. Böylece Ben – Hur’un maceraları yolculuğu başlar.
Üç buçuk saatlik epik bir macera filmi olan Ben – Hur’un başarısından sonra günümüzde yapımcılar filmi günümüze uyarlamaya karar verdiklerinde modernize etme kararı almışlardı. Günümüz seyircisinin eski seyirciye göre daha sabırsız olduğunu bildiklerinden filmi iki saate indirmeyi başardılar. Ancak bu durum ister istemez bazı sorunları beraberinde getirdi diyebiliriz. Çünkü orijinal filmde konular olgunlaştırılarak seyirciye sunulurken, yeni filmde bu durum hızlandırılmış tur şeklinde beyaz perdeye yansıtılmaya çalışılmış. Bu durum da kopuk parçaların oluşmasına, dramatik etkinin zayıflamasına neden olmuş.
Yapımcısını tatmin edemeyen bir film…
Senaryo anlamında günümüz işleriyle kıyasladığımızda oldukça demode olan hikayesi, filmin beklentileri karşılayamamasına neden oldu. Ne de olsa artık dünya özgürleşme ve her tür insana kucaklarını açma evresinden geçiyor. Bilhassa da ABD bu açıdan ilk filme göre modern bir evrim geçirdi diyebiliriz. Bu açıdan da Ben – Hur çağının gerisinde kalan hikâyesinde, ilk filmi taklit etmekten başka bir şey yapamıyor maalesef. Kültleşen kimi sahnelerin, bu filmle beraber yapaylaşması da cabası denilebilir.
Üstelik seyirci de filme gişede yüz vermedi ve film neredeyse gösterime girdiği ilk haftada battığını ilan etti. Film çevrelerinde iyimser olan kişilerin bile ölü doğan proje olarak adlandırdığı yapım, yüksek bütçesine rağmen beklentileri karşılayamayan bir yapım olarak hayal kırıklığı yaratıyor.
Televizyon filmi estetiğine yakın duran yapım, belki en kötü film listelerine girmez ama vasatı aşamadığı söylenebilir. Yönetmenin aksiyon sahnelerine hakim biri olmasına rağmen gösterişten uzak çekimleri, bu kadar büyük bütçeli bir filmin iddiasını adeta törpüler cinsten diyebiliriz. Filmin finaline yerleştirilen pop şarkısı ise bir dönem filmi için tam bir skandal seçim olarak adlandırabiliriz.
Çağa ayak uyduramayan bir yeniden çevrim…
Sonuç olarak Ben – Hur yeni nesilden izleyicilerin tarihi aksiyon hevesini belli bir seviyeye kadar karşılayacaktır. Ancak film ne başarılarla dolu orijinal yapımına yaklaşabiliyor, ne de modern görünüşünün altını doldurabiliyor. Anlattığı dini sembolizm ve olaylar, filmin süresinin kısaltılmasından dolayı havada kalıyorlar. İnsanlara uzun gelse de, remake filmi izlemek yerine orijinalini tecrübe etmeleri izleyiciler için daha hayırlı olacaktır.
Not: Haluk Bilginer için filmi izleyecek seyircilerin ise tepetaklak hayal kırıklığına uğrayabileceğini söyleyebilirim. Çünkü Bilginer filmde neredeyse figüran seviyesinde küçük bir rolde yer alıyor. Bu yüzden de büyük beklentilere kapılanların hemen kendine gelmesi tavsiye edilir.