25.11.2019
Bir Kozmik Zaman Alegorisi: İnsan, Uzay, Zaman, İnsan
Kim Ki-Duk imzalı 2018 yapımı İnsan, Uzay, Zaman, İnsan insanın yaratılış hikayesinden evrendeki sonsuz döngüye, yedi ölümcül günahtan insanın doğası üzerine tartışmalar ve kendi içinde tespitlerle oluşturulmuş felsefi bir yapıya sahip olmasıyla öne çıkıyor. Yine cinsiyetlerin doğası üzerine olan tutumuyla da film toplumsal cinsiyet tartışmalarında kendisine bir taraf ediniyor.
Yönetmenin klasik tercihlerinden denilebilecek olan filmin dört bölümden oluşması İnsan, Uzay, Zaman, İnsan filminde de devam ediyor. Filmin ilk bölümü olan “insan” dünya toplumunun bir alegorisi olan ortamın izleyiciye aktarılması için kurulmuş ve yedi ölümcül günahla da olay örgüsü başlatılarak filmin felsefi altyapısı oluşturulmuş. Karakter çeşitliliği ve çatışma sayısının fazla olmasıyla olaylar hızla akıl almaz bir şekilde başlıyor ve sonuna kadar devam ediyor. Filmin ilk bölümünde aynı zamanda yakın dönem dünya siyasal tarihi de alegori olarak izleyiciye sunulmuş.
Karakterle Beraber İmgenin Evrimi
İnsan, Uzay, Zaman, İnsan filminin ikinci kısmı olan “uzay” adlı bölümün en dikkat çekici noktalarından biri aynı karakter üzerinden iki farklı gönderme yapılıyor olması. Filmin başından beri sükunetle olanları izleyen ve çevresindekiler tarafından anlamsız çalışmalarını sürdüren yaşlı adam karakteri tanrıyı simgelerken, tecavüz sonucu hamile kalan kadın karakter Meryem Ana imajını çiziyor. Ama olaylar geliştikçe bu imajinasyon Havva’ya evriliyor.
Kim Ki-Duk’un burada kurduğu anlatım dikkat çekici çünkü söz konusu hikayede Adem çok da önemli değil. Havva bir tohum meydana getireceği için daha önemli ve her ne kadar tanrının çabalarını o an için anlamsız bulsa da tanrıyı anlamaya daha yakın. Film bunun sebebi olarak da vicdanı öne çıkarıyor.
Filmde Cinsiyetlerin Konumları ve Çocuk
Babası belli olmayan bir çocuk söz konusu olunca sahip olma eğilimi daha yüksek olan ve bunun için şiddete başvurmaktan çekinmeyen erkek kendisinin olası bir devamı olarak gördüğü çocuk için ne yapar? İnsan, Uzay, Zaman, İnsan filminde erkeğin ve kadının çocuğa bakışlarındaki farklar üzerine birçok şey görmek mümkün. En basiti erkek sahip olduğu ve hayatını verebileceği bir şey olarak görürken kadın için -ve tanrı için- bir insan tohumundan ibaret. Kimin ya da kimden olduğunun önemi yok.
Çocuk, insan neslinin devamı için yetiştirilmesi gereken bir tohum. Bu yüzden ki filmde çocuğun babası olacak kişiyi de kadın seçiyor, elinde bir silahla. Fakat uzun vadede kadının bu seçiminin de bir önemi yok çünkü insanoğlu yaratılış itibariyle kötü olduğu için evren sonsuz döngüde sürekli kendini doğursa da insanlık bunun sonunu getirmek için elinden geleni yapar. Bu noktada yönetmenin gerçekçi bir tarafta durduğunu söyleyebiliriz. Yine bu noktada filmin kadına pozitif ayrımcılık yapan bir saf tuttuğu da açıkça görülebilir. Var olmak için eril bakışa farkında olmadan uyum sağlamış kadınların da filmde erkek gibi değerlendirilmiş olması da dikkat çekici. Bunun değerlendirmesini daha sağlıklı yapmak için filmdeki hayat kadını olan üç karakter özellikle incelenebilir.
Evrenin Yaratılışı ve Tekrar Doğumu
“Uzay” bölümünün son sekansı yani kaosa ve yok oluşa giden çatışmaların en tepeye tırmandığı nokta da evrendeki patlamaların ve kaosla gelen düzenin yine alegorik olarak anlatılması gibi duruyor. Yeni huzur dolu bir düzen oluşmuşken insanoğlu tüm doyumsuzluğuyla tekrar devreye girer. Bu döngü devam eder ve sonuç olarak insanın sora geldiği “neden?” sorusu aslında anlamsızdır. İnsan, Uzay, Zaman, İnsan insanlığın varoluşsal sorgulamasının amaçsızlığına işaret ediyor.
Filme göre andaki şartlara bakıp huzursuzlanmak insanın doğasında varken tanrının tutumu bu andaki kaosu görüp geleceği hazırlamak şeklinde veriliyor. Bu da anlık haz peşinde koşan insan doğasının tanrıyı anlamaktan gittikçe uzaklaşması ve sonunda ölümüne yol açması şeklinde sonuçlanıyor.
Farklı Fikirlerin Bütünsel Anlatımı
Bir kozmik zaman alegorisi biçiminde betimleyebileceğimiz İnsan, Uzay, Zaman, İnsan içinde birçok yüksek düşünce ve eleştiri barındıran, ince ince her katmanı kurgulanmış bir yapıt. Anlatmak istediği her şeyi akıcı bir teknikle vermeyi başaran Kim Ki-Duk bu filmiyle çıtayı oldukça yüksek bir noktaya koyuyor. Nihayetinde haftalarca akıldan çıkmayan ve “Ben mi abartıyorum yoksa görmediğim daha çok şey var mı?” ikilemi yaşatan bir film olarak akıllara yerleşiyor.