08.05.2016
Çizgi Ötesi: Planes
Yaz aylarına doğru yelken açtığımız şu günlerde çocuklarınızla izlenecek filmler arıyorsanız belki de ilk durağınız animasyonlar olmalı. İşte Planes (Uçaklar, 2013) da daha çok çocuklara hitap edecek bir film. Ancak bazı dokundurmalarıyla büyüklerin dünyasına dair imlemelerde bulunan Planes, masum görüntüsünün ardına saklanmış militarist yönüyle de dikkat çekiyor, aman dikkat!
Disney’in Cars’dan (Arabalar) sonra el attığı taşıma araçları, uçaklar. Aslında hikâyeye fazlasıyla aşinayız. Kendi sınırları içinde kalmak istemeyen Dusty’nin (tarım ilaçlama uçağı) bir nevi büyüme ve kendini bulma öyküsü var karşımızda. Dusty’nin iyi niyetli, sevecen, saygılı ama kendi istekleri konusunda inatçı yapısı sonu başından belli bir hikâyenin ana kahramanı özelliklerinden başka bir şey değil. Dusty’nin daha farklı olmasını beklemek adeta bir çizgi film geleneğini karşımıza almak demek. Dolayısıyla Planes de kahraman yaratma konusunda “doğru”dan şaşmıyor ve “yüreğinin götürdüğü yere azimle gitmeye çalışan” bir kahraman hediye ediyor bize. Tıpkı Cars’ın McQueen’i gibi Dusty de acımasız yarışların içine girip kendi başarı öyküsünün kahramanı olmak istiyor. Kendine biçilen yaşam standartlarından sıyrılıp daha iyisini yapabileceğini göstermek, onun için bir kendini bulma ve ispat etme hâli. Ancak bunu da yaparken hep “iyilik”le hareket etmesi gerek çünkü evrensel kahramanlar hep “iyi”dir, önlerine çıkan her engele karşı da sabırlı ve iyi niyetli.
Dusty’nin tarım ilaçlama uçağı olması yeteneklerini elbet sınırlı hale sokmakta ancak onun fedakâr arkadaşları yardıma her zaman hazır. Bu tarz hikâyelerde muhafazakârlığın tavan yaptığı nokta zaten bu birlik ve beraberlik inancına duyulan sıkı bağlılık değil mi? Birey olduğunu ispatlamaya çalışan herkesin (ister bir oyuncak, ister araba ya da uçak olsun rafk etmez) yanındaki arkadaşlarına ihtiyacı var. Çünkü her ne kadar birey olsan da altı çizilen bir gerçek var: Birlikten kuvvet doğar. Bu temadan uzaklaşamaz özellikle animasyonlar. Çocuk yaşlardan başlayarak zihinlere yerleştirilmesi gereken bir gerçekliktir çünkü bu: İyi ol, istediğini elde edersin. Tabiî istediğin yolda ilerlerken yanında tecrübelerinden yararlanacağın bir büyüğün de olmalı. İşte Dusty’nin macerasındaki rahatsız edici nokta burada başlıyor yani akıl hocasının niteliğinde.
Ordudan malûl gazi sıfatıyla emekli Skipper, başta Dusty’ye yardım etmekten imtina eden tecrübeli bir savaş uçağı. Tam da bu noktada savaşa dair anılarıyla filme askerî bir yön kazandıran Skipper’ın varlığı belki filmin başlarında eğlenceli bir figür olarak görülebilir. Ancak yarışlara katılan Dusty’nin savaş uçaklarının yanında geçirdiği dakikalar, ordunun bir ulusun teminatı ve geleceğin koruyucusu olduğunun altını o kadar derin çiziyor ki filmin seslendiği kitleye verdiği mesajın önemi de büyüyor. Arkanızı yaslayacağınız ve onlardan biri olmaya her daim can atacağınız bir “üstün kimlik” kazandırılıyor orduya. Filmin bunun dışında zaten her daim öne çıkarılan iyilik, dürüstlük, sevgi, saygı kavramlarıyla alışverişi diğer animasyonlardan farklı değil. Tabiî ki kahramanımız Dusty ile uğraşan rakip uçağın kahramanımızı zor durumda bırakmak istemesi ve bunun için her türlü müdahaleye başvurması kötü adamlığın şanındandır. Filmdeki çatışma unsurlarının iyilik ve kötülük üzerinden yapılması da masal anlatılarının en bilindik yönü. Dolayısıyla kötülere karşı iyilerin her daim galip geleceğini bildiğimiz bi dünyanın içinde her kendini bulmak ve ispat etmek isteyen araçla ilgili daha çok film izleyebiliriz. Kim bilir belki yarın bir tren, öbür gün gemilerin arasında kendine yer bulmaya çalışan bir sandal. Sandal demişken filmin kahramanı Dusty’yi seslendiren kişinin Mustafa Sandal olduğu bilgisini de buraya iliştirerek yazıyı tamamlayalım. İyi seyirler…