24.08.2022

Küçük Dev Adam: Dustin Hoffman

Konuk yazar: Oğuz Albayrak

Hollywood günümüz standartlarında görüntünün her şey olduğunu göz önüne alırsak bu kadar ünlü olur muydu bilinmez ama boydan fakir pek de yakışıklı sayılmayan Dustin Hoffman yılların çınarı misali dimdik ayakta ve üretmeye devam ediyor. Belirli bir tarza bağımlı kalmadan komediden drama, aksiyondan fanteziye farklı türlerle dolu bir kariyerin sahibi… Sinema tarihinin en çok konuşulan ve unutulmayacak yapımların künyelerinde hep Hoffman’ın adını okuyoruz. The Graduate, Kramer vs Kramer, Tootsie, Midnight Cowboy, Straw Dogs, Papillon ve liste bunun gibi uzayıp gidiyor. Tabi ki bunda orijinal fikirlerin daha çok olduğu eski usul Hollywood’da çalışmış olmanın da etkisi büyük.

Kariyerine bakıldığı zaman 1967 yılında ilk uzun metrajı ile sektöre adım atmış. Sinema henüz fikir ve hikâye anlamında gelişmeye başlayan bir alan ve senaristlerin ele aldığı her konu başlığı daha evvelden çok irdelenmemiş bakir alanlar olarak kalıyor. Genç Dustin şöhretle tanıştığı günlerde şu an piyasadaki herhangi bir oyuncunun oynamak için canını vereceği rolleri ardı ardına kapmaya başlar. Bu da onun kariyerine doğru orantılı bir şekilde yansır ve başarılı olacağı başka yapımları eklemesinde yardımcı olur.

Dedik ya uzunca bir kariyerin içinde farklı türde yapımlar var diye bu noktada Dustin Hoffman’ın herhangi birinde sırıtmaması da onun başarısının altında yatan başka bir neden. Oyun gücü bunun altında yatan en büyük etken olsa gerek zira sinemanın en prestijli ödüllerinden Oscar’ı iki kere evine götürdü. İlk adaylığını Anne Bancroft’un fettan olgun kadın karakteri Mrs. Robinson’un karşısında kariyerinin henüz başlarında Ben Braddock rolü ile aldı. İlk heykelcik ise çekimleri esnasında Hollywood’da sevmeyeni olmayan Meryl Streep’e ettiği işkence ile nam saldığı Kramer vs. Kramer ile kazandı. İşkence derken altını da dolduralım; filmin meşhur restoran sahnesinde Hoffman’ın kadehini duvara fırlattığını hepimiz biliyoruz. Sahne çekilirken aktörün önceden planladığı bu hareketi yapacağını bilen tek kişi filmin kameramanı idi. Hoffman’ın lütfedip bunu söylemesinin sebebi de olay olup biterken Streep’in kamera açısı içinde yer almasını garantilemekmiş. Anlayacağınız gencecik Meryl Streep’in o esnada vermiş olduğu tepki aslında oyun değil tamamen gerçek.

İkinci heykelcik ise biraz tartışmalı olarak sahip olduğu Ran Man ile kendisine takdim edildi. Akademi üyelerini bilirsiniz fahişe, bedensel veya zihinsel engelli karakterlere can veren oyunculara, gerçek hayattan esinlenip çekilen filmlerdeki karkaterlere zaafı vardır. Hoffman da bu zaafı avantaja çevirdi. Performansına kötü demek haksızlık olur ama Tom Cruise’un oynadığı karakterin geçirdiği evrim ve filmin sonunda dönüştüğü hali eleştirmenlerce Cruise’un en iyi performansı olarak anılıyor ve Oscar’ın gerçek sahibinin o olduğu yönünde de hemfikirler. Garip olan ise sinema tarihinin en iyi performansları arasında gösterilen Tootsie’deki oyunu Ben Kingsley’nin Gandhi performası karşısında kaybetti. Rain Man ile gelen ilk adaylık verilen ödül belki de bunun diyeti olarak görülebilir.

Oyunculuktan farklı alana geçmek isteyenler kervanına da katılan Hoffman el attığı yönetmenlik işini de iyi kıvırmış gibi gözüküyor. Maggie Smith, Billy Connolly gibi kalburüstü oyuncuları yönettiği ilk denemesi Quartet başarılı bir iş olarak kabul gördü. Yetmişlerinin sonuna gelen, bugün 78. yaşını kutluyor, Hoffman üretmeye devam edecek gibi gözüküyor.