14.09.2017
En İyi 30 Uzakdoğu Filmi: 3 – Spring, Summer, Fall, Winter …and Spring
Hayata Bakışı Değiştiren Bir Film
2010’u yıllarda biraz hayal kırıklığı yaratan Kim ki Duk, sinemasının en zirve yaptığı 2000’lerin başında en önemli filmine de imza atmıştı. Film, sadece kendi sineması değil, Uzakdoğu’nun ve hatta sinema tarihinin en önemli işlerinden biri konumunda. Şiirsel, felsefi, öğretiler ile dolu ve insanı insana en iyi, en sindire sindire anlatan bu başyapıt, izledikten sonra hayata bakışı değiştirecek türden. Gölün ortasında bulunan, yüzen bir Budist manastırında geçen hikaye, yaşlı bir Budist keşişin, genç çırağına öğretileri, bununla birlikte izleyen herkese öğrettiği şeyler üzerinden ilerliyor. Mevsimler ve yıllar ilerledikçe, Budist çırağın yaşadıkları bize de birer ders oluyor ve hayatımızı değiştirecek türden bir doygunluk film bittiğinde tüm benliğimizi sarıyor. Budizm imgeleri, simgeleri ve metaforlar üzerinden verilen ders, az diyalog kullanılmasına rağmen ileri seviye bir birikimin izlerini taşıyor. Ki Duk, bizlere adeta hayatımızın fırsatını veriyor ve Budizm öğretilerinden faydalanmamız için muhteşem bir yüz dakika önümüze seriyor. Şiirselliğine ayrı, felsefesine ayrı tutulabileceğimiz film, renkleri, simgeleri ve dinginliği ile de adeta huzur veriyor…
İLKBAHAR
Filmin bu mevsiminde çırak keşiş daha çocuktur. Hepimizi etkileyen doğa ve manastırın huzuru bizlere gösterilir. İlk öğretiler ve dersler bu zamanda başlar. Genç çırak hayvanlara eziyet eder ve usta keşiş bu konuda aynı acıları tattırmak sureti ile çocuğa canlılara eziyet etmemeyi öğretir. Kendimize yapılmamasını istediğim her şeyi, başkalarına da ve canlılara da yapmamız gerekliliği muhteşem bir şekilde peliküle aktarılır. “Hayvanlara yaptığın eziyeti sen de yaşayacaksın ve hayvanlardan birinin ölmesi halinde “bir ömür boyu yüreğinde taş taşıyacaksın” öğretisi zihinlerimize kazınır. Bunu da şiirsel ama en gerçekçi hali ile perdeye yansıtır Ki Duk. Çocuk eziyet ettiği hayvanları bulur ve artık empati kurabilmektedir. Hem bunun için ağlar, hem ömür boyu taşıyacağı taş için…
YAZ
Çırak artık bir gençtir ve her genç erkek gibi dürtüleri yavaş yavaş hareketlenmeye başlar. Bu sırada manastıra tedavi için genç bir kadın bırakılır. Çırak kadına aşık olur ve onunla birlikte olmak için elinden geleni yapar. Bu mevsimde ise Ki Duk’un öğretileri çok daha nettir. Dürtülere göre hareket etmek, mantıklı düşünememek ve sahiplenme isteği insanı kötülüğe götürebilecek şeylerdir. Her irade , her birey özgür olmalıdır ve aidiyet duygusu her zaman iyi bir duruma sebebiyet vermeyebilir. Usta çırağı cezalandırsa da fayda etmez, “sahiplenme duygusu insanı katil eder” mottosundan hareketle önlemlerini almaya çalışır. Fakat karşısında tam anlamıyla ergen bir erkek vardır ve belki de tam olamamış bilgelik, mantığını ön plana koymasına yetmemektedir…
SONBAHAR
Yıllar sonra beklenen öfke çırağı ele geçirmiştir. Yaptığı çok büyük bir yanlış ile manastıra geri döner. İntihara bile kalkışır ama usta buna izin vermez. Ona kendisini cezalandırması için bir ödev verir. Şimdiki öğreti, bir evvelki sahiplenme duygusunun da adeta devamı olan “Sen ne beğenirsen herkes onu beğenir” olacaktır. Bu da her olaya gebedir ve kıskançlık zihinlerimizin en tedavisi zor hastalıklarındandır. Çırak saatler süren cezasını tamamlar ama yaptığı yanlış yüzünden teslim olmalıdır. Almaya geldiklerinde fedakarlık, sorumluluk ve başarısızlık başka bir geleneği ortaya çıkarır. Bu kez kendini cezalandırması gereken ustadır. Herkesin bir amacı ve görevi vardır. Huzur, inanç ve sorumluluk önemlidir ve herhangi birine zarar geldiğinde belki yaşamak bile anlamsızdır…
KIŞ
Orta yaşlı çırak keşiş ve manastır artık birbirlerinin tek dostudur. Bakımsız kalan manastıra çırak düzenleme yapar ve ustasının ruhunu da bir şekilde orada var eder. Artık usta keşiş olmaya çok yakındır ama zamanında yaptığı hatalar onu rahat bırakmaz. Manastıra gelen sürpriz ziyaretçiler bile onu yolundan vazgeçirmez. Canlarını yaktığı hayvanlar, manastıra, ustasının ruhu ve doğa ile iç içedir. Tepeye tırmanmak, yukarıdan manastıra ve geçmiş hayatına bakmak, kendisini cezalandırmak yapmak istediği tek şeydir. Egzersiz, meditasyon ve düşünme ile ilgili yapılabilecek her şey artık onunla ruhu arasında var olan tek yoldur. Buda heykeli ustasının ruhunu temsil eder ve onu her zaman yine kendisini gözlemlemesi için zirvede bırakır. Artık o da bir usta keşiştir. Tüm hatalarına ve yanlış hamlelerine rağmen…
…VE İLKBAHAR
Her şey başa döner, döngü durmadan devam eder. Yine bir ilkbahar mevsimi gelmiştir çırak, usta bir Budist Keşiştir. Hayatın dinamikleri asla durmamakta ve zaman hızını kesmemektedir. Doğa ve insan kendi içinde sürekli yenilenir ve yinelenir. Bu değişmez bir kuraldır. Keşişin ustasının yerini alması ile onun yerini de bir kadının bıraktığı çocuk alacaktır. Akış devam etmeli, zincir bozulmamalıdır. O da önce hayvanlara eziyet edecektir ve hayatında yanlışlar yapacaktır ama kim bilir? Belki de hatalarını daha erken anlayacak ve öğretileri hayatının merkezine daha çabuk koyacaktır…