04.08.2018

EVA: Gerçek ve Hayalin Sınırları

Yazarın Özgürlüğü Nereye Kadar ?

Konu dürüstlükse bir yazar ne kadar özgür olmalıdır? Yazarlık bir uydurma sanatı değil midir, yaratıcılığın ne kadar güçlü olursa yazarlıktaki başarın o kadar artar mı? Bir yazar sadece konu yaratmaz ama karakterlerini de yaratır ya da öldürür ya Eva filmi direkt bu mesajla başlıyor. Yazarım seni, ister yaratırım ister öldürürüm, patron benim bak ona göre! Ama bu yazarımız dürüst olmadığı için başkasının eserini kendisininmiş gibi tanıtabiliyor. Fakat içindeki yaratma arzusu bu kez başka bir kadın karaktere yöneliyor. Ve onu yaşayarak yaratmaya çalışıyor ya da tamamen hayalindeki yaratım sürecini gösteriyor film bize. Burası da izleyenin hayal gücüne ve sinemadan beklentisine kalmış. Ama ne yazık ki Eva filmi bunları sinemasal bir anlatımla başarıyla yapamıyor. Geriye bir sinema filminin diğer özelliklerinden beklentilerimiz kalıyor.

Eva, 1945 yılında yazar James Hadley Chase’in Eve adıyla yayımlanan eserinin sinemadaki ikinci uyarlaması. Benoît Jacquot Fransız televizyonuna filmler yapan bir yönetmen. Filmde Isabelle Huppert ve Gaspard Ulliel ‘in oyunculukları dikkat çekiyor. Eva, 2018 Berlin Film Festivali’nin yarışma seçkisinde de yer aldı. Fakat olumlu yorumlar almadı.

Gündüz Güzelleri

Filmde Isabelle Huppert’in oyunculuğu şaşırtıcı derecede Louis Bunuel’in 1967 yapımı filmi Gündüz Güzeli’ndeki (Belle de Jour) Catherine Deneuve’ün oyunculuğunu hatırlatıyor. Aynı soğuk bakışlar, yaşananla aynı mesafe her iki oyuncunun beden dilinde de var. Her iki karakterin evinde de düzen içinde yerleşmiş mobilyalar ama gerçek hayatta yolunda gitmeyen bir şeyler var. Isabelle Huppert filmin başında yapay bir Eva olarak çıkıyor karşımıza. Bu durum Eva’nın hayatındaki ikili ruh halinin ipucunu veriyor. Filmin erotik olmaya çalışan ama içinde gerilim de barındıran havası Isabelle Huppert ve yazar Bertrand’ı canlandıran Gaspard Ulliel arasında geçiyor. Diğer karakterlerin varlığı filme artı bir anlam katmamış. Gaspard Ulliel başkasının eserini çalarak ünlenen yazar karakterini bakışları ve vücut dili ile başarıyla veriyor.

Filmin Temelde Ne Anlatmak İstediği Açık Değil

Eva; tam olarak bir yazarın yaratma, yaratamama çelişkisini mi anlatıyor yoksa genç bir adamla ondan yaşça büyük bir kadının cinsellik temelindeki ilişkisini mi anlatıyor? Evli bir kadının yalnız dünyasında aradığı cinsellik mi yoksa para mı yoksa macera mı? Film bunları anlatırken konular birbirine karışıyor. Yazarın yaratamama sürecinden tutalım desek fazla ileriye gidemiyoruz. Genç yazarın kendisininmiş gibi sunduğu eserin ismi Şifreler. Ve bu filmin başında izleyiciye verilince filmin hayatın şifrelerle yüklü olduğu gibi bir konuyu anlatmaya doğru gideceğini düşünüyoruz. Ama hayır öyle olmuyor.

Genç bir adamın ilişkisindeki mutsuzluğu nedeniyle belki de cinselliği en iyi bildiğini düşündüğü deneyimli bir hayat kadınına yönelmesi desek bu da çok net değil. Peki bu kadın neden bunu yapıyor? Bunlar da filmi izlerken kafamızda oluşan yanıtsız sorular. Yanıtları oluşmadığı gibi, izleyicinin kendi dünyasından yanıtları verebilmesi için ipuçları da yok. Ya da ipucu olduğunu düşündüklerimizi izlemeye çalışsak devamı gelmiyor yani sonuçta ilişkisiz bir bütünlük de oluşmuyor.

Film Fransız sinemasının sessiz anlatımı ile ilerleyerek, karakterlerine mesafeli yaklaşımı ile heyecanlı bir anlatımı vermeye çalışsa da sadece Isabelle Huppert hayranları için izlenebilir ama onun oyunculuğu dahi filmi kurtarmaya yetmiyor. Sadece açılış sekansı kendi kendine bir kısa film olabilecek kadar derdini anlatıyor ama Bertrand’ın neden orada olduğunu da bilmiyoruz. Fakat gene de başarılı bir başlangıç olduğu için bunu atlayabiliriz.