03.06.2017
!f Bağımsız Film Festivali Günlükleri – 3
Köpek
İf Bağımsız Filmler Festivali’nin Ev Bölümünde seyircilerin karşısına çıkan Köpek, tam anlamıyla bir Türkiye kolajı. Yönetmen Esen Işık bir nevi ülkemizde yaşanan ve yüreğine dokunan meseleleri filme aktarmaya çalışmış. Lakin üç koldan yürüyen ve her şeyi vereyim derdi taşıyan Köpek, bu yükü kaldırmakta maalesef zorlanıyor. Yönetmen Esen, Pippa Bacca’nın ülkemizde tecavüze uğrayıp öldürülmesinden sonra bu filmi yapmaya karar vermiş. Lakin Bacca’ya adadığı filme ülkemizdeki insanların translara bakış açısı ve onlara tavırları, kadın cinayetleri, çocuk işçiliği, hayvan düşmanlığı vs gibi tüm bu yükler ağır geliyor. Keşke daha spesifik bir konuyu, klişelere dayanmadan anlatmayı tercih etseymiş Esen.
Tuba BÜDÜŞ
Tekerlemeler
Tekerlemeler 1985 yılında Merlyn Solakhan’ın çektiği deneysel bir film. Film otuz yıl aradan sonra ilk kez İf İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde Fol Sinema işbirliği ile seyirci karşısına çıktı. Her ne kadar görüntü olarak epey hasarlı bir kopya izlemiş olsak da bu durum filmin seyir zevkine asla engel olmuyor. Bir yandan oyuz yıl öncesinin İstanbul’una bir yolculuk yaparken bir yandan da bir grup geveze entelektüelin ağzından o yılların kültür- sanat dünyasına hakim oluyoruz seyirci olarak. Geçmişten günümüze adeta bir miras niteliğindeki filmi izleme fırsatını kaçırmayın mutlaka.
Tuba BÜDÜŞ
Ron Moi
Ron Moi en net tanımıyla bir ilişki filmi. Lakin bu kadar basit bir mevzuyu iki saat gibi uzun bir zamana öylesine incelikli bir şekilde döşemiş ki yönetmen… Film flasbackler ile sürekli geçmişe gidiyor. Aslında geçmiş zaman filmde şimdiki zamandan daha baskın ve daha çok şey söylüyor. Ron Moi, bu iki zamanı birbirine çok başarılı işliyor; geçmişte mutlu bir hayat yaşanırken şimdiki zamanda sıkıntı, geçmiş sorunlara boğulunca şimdiki zamanda mutluluk anları baş gösteriyor. Böylece birbirine paralel ilerleyen bu süreçler arasında bir denge kurulmuş oluyor. Muhteşem oyunculuklar da, iyi kotarılmış senaryo ile birleşince ortaya Ron Moi gibi seyir zevki yüksek bir yapım çıkıyor.
Tuba BÜDÜŞ
The Dıary Of a Teenage Girl
Phoebe Glockner’ın aynı adlı otobiyografik romanından uyarlanan filmin çok güçlü feminist öğeler içerdiği bir gerçek. Filmin ergenlik dönemindeki bir genç kızın kadın olma yolundaki büyüme hikâyesini anlatmaktaki mükemmelliği görülmeye değer. Oldukça farklı bir ergenlik dönemi geçiren Minnie’nin yaşadıkları özellikle sanatçı ruhlu olanların görmesi gereken türden. Zira Minnie’nin çizimlerinden tut da hayal dünyasının büyüleyiciliğine kadar her şey seyir zevkinin katlanmasını sağlamakta.
Tuba BÜDÜŞ
Der Bunker
Filmin konusunu okuduysanız, zaten filmin içinde olacak tuhaflıklara hazırsınız da demektir. Der Bunker de bu görevini filmin sonuna kadar gerçekleştirmeye çalışmış. Doğaüstü yanlarını absürt mizahıyla birleştirerek potansiyelini hissettirirken, filmin devamında kimi tekrarlara düşüyor. Nihayetinde de gizemli atmosferinin altında boğuluyor. Çılgın bir fikrin, olgunlaşamadan yok olduğu filmlerden biri daha sinemaya dahil oluyor.
Haktan Kaan İÇEL
James White
Son derece duygusal bir film olmasının yanında, bir karakter filmi de denilebilir. Depresif yanını filmin her anında hissettiren film, ana karakteri James’in bakış açısıyla bakmamız için elinden geleni yapıyor. Bunu yaparken kontrolsüz kamera kullanımına alışıyorsunuz. Yönetmen bu noktada görselliği dramatik yapıyla birleştirmeye çalışarak, karakterin hayatındaki savrukluğu belgeliyor. Özellikle oyuncu performanslarıyla yukarı çıkan filmin ivmesi, hayatın içinden kesitler sunarak tahmin edilebilir bir monotonluğun ağırlığına yenik düşüyor. Bunun neticesinde de film güçlü yanlarına rağmen savrukluğu yüzünden içinizde boşluk hissi uyandırıyor.
Haktan Kaan İÇEL