03.06.2017

!f Bağımsız Filmler Festivali Günlükleri – 8

Crumbs 

Popüler kültür figürlerini, kendince bir dünyada harmanlayan ve kendi kurallarını kuramaya çalışan bir film Crumbs… Elindeki yetersiz imkanlarla Etiyopya’nın kırsallarında sürreal bir deneyim sunan yapım, kısacık süresi boyunca kurgusal düzeleminde sembolleşen yapı taşlarını bir yandan tanıtıp, bir yandan da post apokaliptik dünyasında bir çiftin hikayesini anlatmaya çalışıyor. Eldeki teknik yetersizlikten kaynaklı olarak yer yer amatör bir film görüntüsü veren Crumbs, gelecek adına ümit veriyor. Hiç yoktan yaratıcılığı için izlenebilir.

Haktan Kaan İÇEL

Cobain – Montage of Heck

Nirvana’nın intihar eden vokali Kurt Cobain’in dünyasına yolculuk etmenizi sağlayan film, arşiv görüntüleri, animasyon canlandırma sahneleri, röportajlar ve ses kayıtları üzerinden kolaj çalışması yapılarak tamamlanan bir iş olmuş. Çok fazla yeni bir şey anlatmayan belgesel, popüler kültürün bir ikonunu tanımak için fırsat sunuyor. Özel hayatını magazin malzemesi yapmak istemeyen Cobain’in magazinleşen hayatı ise içinde ayrı bir ironiyi barındırıyor. Bir belgesel yerine, animasyon canlandırma kısımlarından bir film yapılsa, seyirciyi eminim ki daha çok heyecanlandıran bir iş çıkabilirmiş.

Haktan Kaan İÇEL

Mon Roi

Bir ilişkiye realist yaklaşımı ve ilişki içi travmalarını çok iyi analiz eden bir film olan Mon Roi, 124 dakikalık süresine rağmen süresini hissettirmeden eritiyor. Özellikle başrol oyuncuları Emmanaulle Bercot ve Vincent Cassel’in performansları gerçekten etkileyici olarak beyazperdeye yansıyor. İkilinin uyumları sayesinde film inandırıcılık babında adeta kademe atlamayı başarıyor. Festivalin kesinlikle görülmesi gereken filmlerinden biri olarak öne çıkıyor.

Haktan Kaan İÇEL

Listen To Me Marlon

 Listen To Me Marlon bugüne kadar pek yapılmayan bir belgesel. Marlon brando’nun kendi ses kayıtlarından oluşan bu belgesel, yönetmenin ne kadar iyi bir arşiv çalışması yaptığının da göstergesi. Brando’nun tarihe miras niteliğindeki ses kayıtları zaten tek başına seyirciyi etkilemeye yetiyor desek abartmış olmayız emin olun. Yönetmen Steven Riley, Brando’nun hayatının önemli dönemeçlerini, filmlerde hayat verdiği unutulmaz karakterlerin yaratım sürecini, en önemlisi ise aktvist kişiliğini tüm ince ayrıntısına kadar aktarıyor perdeye. İzlerken adeta Brando’nun sesine ve hayatına kendimizi kaptırdığımız bu büyüleyici belgesel zihinlerde kalıcı bir yere konumlanıyor.

Tuba BÜDÜŞ

The Diary Of a Teenage Girl

Phoebe Glockner’ın aynı adlı otobiyografik romanından uyarlanan The Dıary Of a Teenage Girl’ün, çok güçlü feminist öğeler içerdiğini, festivalin Grandma’dan sonra feminizm konusunda en güçlü film olduğunu belirtmeliyim. Ergenlik dönemindeki bir genç kızın kadın olma yolundaki büyüme hikâyesini anlatmaktaki mükemmelliği yetmezmiş gibi bir de Minnie’nin sanatçı kişiliğinin doğuşuna da şahit oluyoruz filmi izlerken. Oldukça farklı bir ergenlik dönemi geçiren Minnie’nin yaşadıkları özellikle sanatçı ruhlu olanların görmesi gereken türden.

Tuba BÜDÜŞ

Rus Ağaçkakanı

Çernobil Nükleer Faciası’nın sırlarını, facianın mağdurlarından biri olan Ukraynalı sanatçı Fedor Aleksandroviç’in çabasıyla açığa çıkarmaya çalışan bir belgesel. Soğuk savaşın eski Sovyet ülkelerinde yaşayan insanlar Üzerindeki etkisini, bir faciadan arda kalanlar Üzerinden anlamaya çalışıyor “Rus Ağaçkakanı”. Filmin başında Fedor’un da dediği gibi, Ukrayna hortlaklarla yaşayan bir ülke. Eski Sovyet rejiminin tüm İzleri, federasyon yıkılmış olsa da hâlâ bu ülkenin insanlarının hayatında. Fedor, Çernobil Faciası’nın sırlarını araştırırken kendisi ve yaşadığı ülkeyle ilgili çok fazla gerçekle yüzleşiyor. “Rus Ağaçkakanı” hala sürmekte olan bir dönemin irdelenmesi bakımından önemli bir belgesel.

Alican YILDIRIM