03.06.2017

!f Bağımsız Filmler Festivali Günlükleri – 10

Demolition

Jean-Marc-Vallee ve Jake Gyllenhaal birlikteliğini merakla bekleyen festival takipçileri ile sonunda büyük buluşma gerçekleşti. Hem de beklentilerin çok daha üstünde bir film arzı endam etti perdede. Hayatın anlamsız olduğunu hissettiği bir dönemecinde karısını trafik kazasında kaybeden Davis, tıpkı hayata karşı boş vermişliğini karısının ölümüne de yansıtır. Ve bu trajik olay onda kendisine ve başkalarına ait her şeyi yıkma, parçalama, bozma içgüdüsünü doğurur. Davis’in diğer insanların anlam veremediği ruh haline kendini yeni yeni tanıyıp, bulan genç Chris karakterinin eşlik etmesiyle film zirveye ulaşır. Gözlerin bile kırpılmadığı, kahkahaların kesilmediği muhteşem sahneler dur durak bilmez filmde. Öylesine incelikli dokunan, başından sonuna aynı özenle ilerleyen bir film Demolition. Festivalin en iyilerinden biri kesinlikle.

Tuba BÜDÜŞ

Yas ve acı üzerine en çarpıcı filmlerden biri olmaya aday olan Demolition, tıkır tıkır işleyen senaryosu ve neredeyse kitap okuyor izlenimi oluşturan karakter tahliliyle festivalin en iyi filmlerinden birine imza atılmış. Jake Gylenhaal harika oyunculuğuyla filmin can damarını oluştururken, tutarlı mizahı ve kendi içindeki sistem eleştirisiyle tek kelimeyle şahane bir dramaya imza atılmış. Jean-Marc Vallee de formuyla iyiden iyiye vitesi yükseltmeye başladı. Film genel olarak efsaneye dönüşecekken, son virajda çok iyi film olmakla yetinmiş. Bu yılın en düşük puanlandırılan filmlerinden biri, o düşük puanları hak etmiyor. Hatta Oscar sezonunda isminin dahi geçmemesi skandal denilebilir.

Haktan Kaan İÇEL

The Boy and the Beast

The Boy And The Beast, festivalin animasyon filmlerinden biri. Lakin film her şeyi açıklayan, sürekli ardı arkası kesilmeyen öğütler veren, uzun mu uzun süresiyle dert çektiriyor seyirciye. Çocuklar için gayet başarılı olan bu film yetişkinler için oldukça sıradan ve sıkıcı oluyor. Zaten salonda filmi izleyen küçük yaştaki seyircinin verdiği tepkiler onların kesinlikle çok mutlu olduğunu belli ediyor. Küçük bir çocuğun yaşadıklarından dolayı hayata ve insanlara karşı öfkesini ilerleyen dakikalarda olumlu bir yöne kanalize ediyor film. Nasihatların havalarda uçuştuğu film bir kendini bulma öyküsü nihayetinde.

Tuba BÜDÜŞ

Just Jim

Eğlenceli bir gençlik filmi olarak başlayıp karanlık sulara yüzmeye başlayan, yer yer eğlenceli, yer yer de karamsar bir film olmayı başaran Just Jim, bu yılın saklı cevherlerinden biri olarak dikkat çekiyor. İlle bir filme benzetmemiz gerekirse “Submarine” ile “Fight Club”’ın sentezi olarak adlandırabileceğimiz tam bir melez film denilebilir. Son derece mütevazi tavsından kaynaklı olarak beklentiyi düşürmesinin yararını görüyor. Bu yıl !f’ten liste yapın deseler kesinlikle ilk 10’da yer alacaktır.

Haktan Kaan İÇEL

A Bigger Splash

“I Am Love” ile belli bir kesimin takdiri kazanan Luca Guadagnino, yeni filminde son derece akıcı bir gerilime imza atmış. Her karakterin yüzünden okunan rahatsızlıkları ve İtalya’da bir adadaki tekinsiz ortam, yeni sözler söylemese de iyi oyunculuklarıyla dikkat çekici olmuş. Farklı cinsel gerilim kombinasyonları yapılan hikayenin, belli ki en zayıf kısmı yüzü gülümsetse de, etkileyici olamıyor. Bu yüzdendir kimi izleyiciler hayal kırıklığına uğrayabilir. Lakin oyunculukların leziz olmasından kaynaklı beğenecek olan da çok vardır.

Haktan Kaan İÇEL

Paradise

İran sinemasının yükselişiyle beraber düşüşü de kaçınılmaz oldu. Son dönemde çok fazla İranlı sinemacı festivallerde yer alıyor. Ancak bu filmlerin yarısı ne yazık ki bekleneni karşılayamıyor. Bu filmlerden biri de Paradise… Aslında karakter filmi olarak film tasarlansa, farklı noktalara gidecek olan film. Daha çok eğitim sistemini ve baskıcı rejimi gözler önüne çıkarmak istemiş. Oryantalist öğeleri öne çıkartarak, yurt dışı festivallerde şansını yükseltmeye çalışsa da, maalesef bu sefer olmamış. Özellikle okul sahneleriyle canlanan film, genel hatlarıyla heyecan verici olmak uzak bir seyir izliyor. Haneke’nin The White Ribbon ile yapmak istediğini, yerel bir olayda yapmaya çalışsa da, olayın evrensel olmayan durumundan kaynaklı olarak konu seyirciye uzak kalıyor.

Haktan Kaan İÇEL

Sparrows

İzlanda’dan çıkan bu büyüme hikayesi, ailesiyle ve çevresiyle çatışmaları olan bir karakteri en yalın şekilde izleyicisine sunmaya çalışıyor. Etkileyici finaliyle insanın karnına bir yumruk vururken, hüznün kanatlarında kendinizi yalnız hissediyorsunuz. Derinden vuran çarpıcı bir film olarak dikkat çekiyor. Bu yılın en iyilerinden…

Haktan Kaan İÇEL