17.10.2016

Filmekimi Günlükleri – 9

american-honey

American Honey

American Honey, isminde olduğu gibi elbette ağızlarda muhteşem bir tat bırakıyor. Lakin anlatmak istedikleri haddizatında o kadar da sevimli şeyler değil. Bir yol hikayesi olarak da okuyabileceğimiz film, Amerika’yı boydan boya dolaşarak bir ülke panoraması çiziyor. En üst seviyedeki hayatlar ile dibi bulmuş Amerikan hayatlarını art arda vererek, oldukça çarpıcı bir gerçeği yüzlere vuruyor. Dergi satıcılığı yapan bir grup gencin (hepsi de aileleri ile sorunlu, yoksul, toplum tarafından anlaşılamamış, itelenmiş insanlar) bir araya gelerek bir şeyler yapmaları, hayata tutunmaları, arada doğan aşklar ve daha neler neler… Bittiğinde müzik eşliğinde, saatlerce dans etmek isteyeceğiniz ama aynı zamanda da yüreğinizin burkulacağı, içinizde bir sızı hissedeceğiniz bu film için denilecek daha o kadar şey var ki.

Tuba BÜDÜŞ

Arrival

arrival

İlk yarısında ortalama bir bilim kurgu filmi olarak seyreden Arrival, filmin ikinci yarısında adeta birinci vitesten beşinci vitese çıkarak algıları aşan bir yükselişe geçiyor. Düşünülen ince detaylar, yaratılan görsel atmosfer ve duyguları harekete geçiren başarılı mizansenler, filmin bilindik ama unutulmaz bir deneyime dönüşmesine neden oluyor. Vizyoner yönetmen Denis Villeneuve ve muhteşem müziklere imza atan Johann Johannsson’u tebrik etmekten başka çaremiz kalmıyor. Arrival bu yılın en çok duygulara dokunan filmi olarak üst düzey bir film olduğunu ilan ediyor.

Paterson

PATERSON

Günlük yaşamın hipnotize edici etkisini izleyicisine yansıtmaya çalışan Paterson, dingin seyreden kurgusunu hiç bozmadan tüm filme yaymayı başarıyor. Bu dinginlik yüzünden film ayağa kalkamıyor ve vasatlık sularında kendine yer ediniyor. Bunun neticesinde de kendini fazlaca tekrar eden bir film ortaya çıkıyor. Şair ve şiiri öven bir film olarak nitelendirebileceğimiz yapım, Jim Jarmusch’un ne iyi filmi, ne de en kötüsü… Üzerinde çalışılması gereken hikayesinin yavanlığını bir kenara bırakırsak, filmdeki çoğu karakterin tipleme çizgisinde kaldığını söylemekte yarar var.

Age of Shadows

age-of-shadows

Güney Kore sinemasının usta isimlerinden Ji-woon Kim, tek filmlik talihsiz Hollywood macerasından sonra evine geri dönüyor. Bir dönem filmi olan Age of Shadows, az sayıda politik filmin başardığını yaparak dönemi anlatırken duygu sömürüsüne girmeden dozunda bir anlatımla filmin kotarılması başarılıyor. Aksiyon sahnelerindeki görsel estetik ve koreografiler göz kamaştırıcı hazırlandığından, filmin yavaş temposuna rağmen filmden kopmanız düşük ihtimal olarak not edilebilir. Festivalin iyilerinden…

Voyage of Time

terrence malick voyage of time

Terrence Malick’in memur yönetmenlik işlerinden biri diyebiliriz. National Geographic için sipariş edilmiş, CGI destekli canlandırmalarla bizlere varoluş ve yaratım sürecini muhteşem güzellikte karelerle sunuyor. Ancak görsel ne kadar mükemmel olsa da, bilmediğimiz şeyleri anlatmadığından video slayt gösterisine dönüyor film. Sorduğu sorular gayet yerinde diyebiliriz. Belki de daha derli toplu bir iş yapılabilirmiş. Zaten Brad Pitt’li 40 dakikalık versiyon nedense daha çok sevilmiş.

Desierto

desierto

Meksika’nın yabancı dilde Oscar aday adayı filmi olarak seçilen Desierto’nun yönetmenliğini ünlü yönetmen Alfonso Cueron’un oğlu Jonas Cueron gerçekleştiriyor. 2015 yapımı Beyond The Reach filmiyle akraba sayılabilecek benzerliklere sahip film, çölün görsel güzelliğinden yararlanarak sinematografisini oluşturmaya çalışıyor. Ancak filmin son derece zayıf senaryosu filmin vasıfsız kalıyor. ABD’nin göçmen düşmanlığına vurgu yapan film, filmden çıkartılan bazı sahneler nedeniyle iyice anlamsızlaşıyor. Gerilim dozajı ise bu tip filmlere aşina kişiler için etkisiz kalıyor.

The salesman ferhadi İran

The Salesman

Ashgar Farhadi’nin yeni filmi Cannes Film Festivali’nde iki ödülle dönerken, bir anda dikkatleri üzerine çekmişti. Yönetmen Farhadi’nin senarist kimliğinin, çoğu senaristten daha üstün olduğunu yeni filmiyle bir kez daha kanıtlıyor. Yarattığı basit ama vurucu çatışmalar, kurulan zekice mizansenler ve sağlam oyunculuklarla şölene dönüşüyor. Aldığı ödülleri sonuna kadar hak eden Salesman, festivalin en iyi filmlerinden biri olarak yorumlanabilir.

Haktan Kaan İçel