31.05.2017

Force Majeure: Çığın Dayanılmaz Ağırlığı

Bu yıl Cannes Film Festivalinin “Belirli Bir Bakış” bölümünde Jüri Özel Ödülü’nü alan Ruben Östlund imzalı Force Majeure, tıpkı Cannes’da Altın Palmiye alan Kış Uykusu filmi gibi Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adaylığını maalesef ıskaladı.

Film Fransa Alplerine kayak tatiline giden bir ailenin mutlu aile fotoğrafları çektirmeleri ile başlıyor. Fakat bu olağanüstü mekanda geçirilecek beş günlük tatil hiç çekilen fotoğraflardaki gibi olmuyor. Beş günlük tatili beş epizod şeklinde anlatmayı tercih eden yönetmen, filme gayet mutlu bir gün ile başlar. İkinci gün ise otelin terasında yenilen öğle yemeği esnasında yaşanılan çığ tehlikesi ailede çatlak oluşmasına sebep olur. Ya da zaten var olan ama görmezlikten gelinen çatlağın büyümesine yol açar. İlk anda hala her şey yolundaymış gibi davranılmaya devam edilse de artık hiçbir şey görmezlikten gelinemeyecektir. Bu olumsuz durumdan ilk olarak çocuklar sonrasında ise Ebba ve Thomas’ın çevresindeki herkes etkilenir. Ebba yaşanılan bu talihsiz olayı kocası ile tek başına konuşmak yerine çevresindeki insanların yanında konuşmayı tercih eder. Bu durum ile insanların kadın-erkek ilişkisi, kadın ile erkeğin farkı, aile kurumu gibi konular hakkındaki görüşlerini öğreniriz. Film, kadın-erkek meseleleri hakkında ciddi görüşler bildirilirken arada absürd olaylar da yaşanır.

Filmde merakı sürekli diri tutan mevzu ise Ebba ile Thomas’ın boşanıp boşanmayacaklarıdır. Ebba ile Thomas’ın boşanma durumuna koşut olan metafor ise çığdır. Çiftimizin problemlerini aşamayacak olması ile her an çığ yaşanabileceği korkusu birlikte aktarılıyor. Bu da gerilimin bir an bile düşmesine izin vermiyor. Ailede sıkıntılı bir şeyler yaşandığında kayak tesisindeki mekanizmalar da devreye giriyor. Bazen bir kar küreyici aracının çalışması bazense yapay çığın patlaması ailede yaşanılan problemlere paralel şekilde ilerliyor. Yönetmenin gerilim ortamı yaratma isteği, yüksek sesle dinlediğimiz klasik müzikle de destekleniyor. Mesela Vivaldi’nin dinleyeni soluksuz bıraktığı Dört Mevsim eserinin Yaz bölümü filmde ne zaman devreye gireceğini çok iyi biliyor.

Abbe, Thomas ve çocuklardan oluşan bu üst orta sınıf Avrupa ailesinin, obsesif derecede bir düzeni var. Öyle ki bu düzen bazen komik olabilecek düzeye varıyor. Ailede herkes aynı renk ve aynı tarz pijamalar giyiyor, aynı model şarjlı diş fırçalarını kullanarak aynı anda dişlerini fırçalıyor. Ailenin bu durumunun metaforu ise kaldıkları otel; aşırı lüks olan bu otelde birbirinin tıpatıp aynısı katlar, kapılar ve yerde koridor boyunca kesintisiz devam eden çizgili halılar var. Film boyunca izleyiciye oteldeki herhangi bir aksaklık aileye domino etkisi yapacakmış hissi veriliyor. Bu nedenle ale arasında yarattıkları bu düzenin asla bozulmasını istemeyen Thomas, elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyor. Bu, bazen canını bile tehlikeye atmak, bazen de erkeklik onurunu ayaklar altına almak şeklinde görünüyor. Çünkü sarsılan konumunu tekrar kazanmak için savaşmaya başlayan aile reisinin yoluna çıkan küçük ya da büyük hiçbir hataya tahammülü kalmıyor.

Çok sıkı bir şekilde ilerleyen film sonuna doğru maalesef akıcılığını yitiriyor. Filmde pek çok alternatif final anı mevcutken yönetmen bunlardan en alakasız olanını seçiyor filmine final olarak. Benim için Force Majeure finalden önce çok daha etkileyici sahneler ile sona ulaşırken, ailemiz bu zorlu sınavı biraz zorlanarak da olsa geçiyor.