07.08.2024

Geçmişin Esiri: Joachim Stiller’in Gelişi Filminin İncelemesi

Konuk Yazar: Yüksel Enes Altınok

Sinematek Sinemaevi’nin 30 Haziran tarihine kadar düzenlediği “Harry Kümel Seçkisi” dahilinde gösterilen Joachim Stiller’in Gelişi (De komst van Joachim Stiller), başta bir polisiye gerilim olarak başlayıp akabinde fantastik ögeler içeren bir film. İlerleyen safhalarda Proto-David Lynch filmleri tadını da barındıran film, bireyin kendi geçmişi üzerinden geçmiş, Ortaçağ ve travma istifçiliğini ustalıkla ele alıyor.

Bilinmeyen Bir Adamın Gelişi

Belçika Sineması’nın değeri bilinmemiş yönetmenlerinden Harry Kümel, bu filminde parlak bir kariyeri olmayan Freek adlı gazetecinin birden Joachim Stiller adlı kişinin hayatına girmesiyle gazetelere manşet olacak cinsten olaylar yaşamasını işler.

İşin tuhaf yanı Joachim Stiller kişisinin geçmişten mektuplar yollaması ve Ortaçağ’dan kalma kitaplarda da kendi ismine rastlanmasıdır. Peki Joachim Stiller bir zaman yolcusu mu? Yoksa Freek’in başına felaketler ya da belirsizlikler ören bir dolandırıcı mı? Joachim Stiller, Freek’in hayatında bu denli köklü bağları nereden kuruyor?, soruları film süresince peşimizi bırakmıyor.

Freek, Joachim Stiller’in kim olduğunu bulmaya çalışırken kendi hayatıyla ve tanıştığı sanat çevresiyle olan bağını keşfederken film seyircinin kafasını karıştırmayı ihmal etmiyor. Film, olabildiğince iki boyutlu karakterizasyonlardan kaçınmaya çalışıyor. Bunun yerine yazının sonraki kısımlarında ele alınacak temalara yoğunlaşıyor.

Film, Freek’i ve elbette seyircinin kendi içinde bulundukları bilinmezlikleri düzçizgisel olmayan bir anlatımla işliyor. Üst üste bindirmeli geçişler, balık gözü kamerayla çekilmiş mekanlar ve saatlerin planları seyirciyi oldukça klostrofobik, ancak yeri geldiğinde de kışkırtan bir anlatıya ev sahipliği yapıyor. Başlangıçta, Freek’in bir yazısı nedeniyle gelen mektubun sahibini bulma üzerine kurulu polisiye-gerilim hissiyatı verirken, Joachim Stiller’in ve olayların gidişatının doğası gereği fantastik bir yer alıyor. Böylece, David Lynch ve postmodern sinemadan aşina olduğumuz çarpıtılan olaylar, geçmiş ve geleceğin birbirine karışması, kimliksizleşme, yabancılaşma gibi unsurlar da film süresince belirmiş oluyor.

Tüketim Toplumuna Atılan Bir Taş

Joachim Stiller’in Gelişi, sadece bir gizem hikayesi değil. Aynı zamanda tüketim toplumuna dair eleştirel bir tutum da sergilemektedir. Gazetecilikte sansasyonel haberler nedeniyle olayların ticarileşmesi ve tüketime hazır hale getirilmesi gözler önüne seriliyor. Akabinde, günümüzde de varlığını sürdüren antika dükkanları bir yandan geçmişi bir tüketim unsuru haline getirerek geçmişe ait nesnelerin şeyleşmesine neden oluyorlar. Sömürü, geçmişin, olayların ve Ortaçağ’ın sömürüsü haline geliyor.Böylece birey geçmişe eleştirel bir tutum sergilemek yerine kaçışçı ve tüketici bir perspektifle yaklaşıyor.

Ayrıca, çağdaş sanat diye tabir edilen, ancak sığ anlamlar taşıyan çalışmaların sanat diye tezgahlanması da taşlanıyor. Çağdaş sanat galericilerinin halkın ezilmiş kişilerini sömürdükleri ve mafyatik ilişkilerle de perçinledikleri; böylece çağdaş sanatın da tüketim unsuru haline geldiğini film eleştirmektedir. Öyle ki, sanat galericisinin sokaktan kaçırdığı mazlumun çizdikleri sergilenir. Mazlum, yerinden kalkamaz. Nihayetinde mazlum ölür. Galerici de, mazlumun ölümünden istifade “sanat eserleri”nin fiyatlarını yükseltir. Bu anlamda özellikle Frankfurt Okulu düşünürleri Walter Benjamin, Theodor Adorno ve Max Horkheimer’ın münferit çalışmaları akıllara gelmelidir. Kültür endüstrisine göre, bir sanat eseri ne kadar çoğalırsa biricikliği azalır. Sanat, sanat olmaktan çıkar ve tüketim unsuru haline gelir.

Sonuç Yerine

Joachim Stiller, yüzleşilmeyen geçmişi temsil eder. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan bastırılmış travmaların tezahürüdür. Şehir hayatının getirdiği şeyleşmenin, yozlaşmanın tezahürüdür. Eninde sonunda kahramanımız Freek’in Stiller ile yüzleşmesi gerekmektedir.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere sadece bir gizem hikayesi değil. 50 yıl öncesi ve günümüz dünyasının içinde bulunduğu tüketim kültürü, sanatta ve tarihte sömürü üzerine bir film. Nihayetinde hacimli ve katmanlı temaların işlendiği üç saate yakın süresine rağmen film akışkan bir ritme sahip. Karakterleri ve olay örgüsüyle seyirciyi avucuyla kavramakta oldukça mahir. Seyircinin git gide karakterleri ve olay örgüsünün düğümlerini çözme isteği doğurmasını sağlıyor.

Filmi izlemek isterseniz Joachim Stiller’in Gelişi, 26 Mayıs ve 25 Haziran tarihlerinde Sinematek Sinemaevi’ndeki gösterimlerine yetişebilirsiniz!