08.04.2016
Goodnight Mommy: Başarılı Haneke Esintileri
Babadook, It Follows, A Girls Walks Home Alone At Night, The Witch… Son dönemde başarılı arthouse korku/gerilim örneklerinin sayısı çoğalmakta. Aslında (az önce ismini saydığım The Witch dışındaki diğer üç film gibi) 2014’te çeşitli festivallerde gösterilmesine ve geçen sene İstanbul Film Festivali’nde Türkiye’de izleyiciyle buluşmasına rağmen ülkemizde daha yeni, 2016’nın Nisan’ında vizyona girmeyi başaran Goodnight Mommy, (Ich Seh, Ich Seh) oynuculuk, sinematografi ve derinliğiyle diğer örneklerin de önüne geçip son yılların en iyi gerilim filmlerinden biri etiketini hak ediyor.
Goodnight Mommy, Avusturya yapımı bir gerilim filmi. Bu cümle akıllara Michael Haneke‘yi getirmek için yeter de artar. Fakat filmde Haneke sinemasından, tür ve lokasyon benzerliğinin ötesinde esintiler var. Özellikle Haneke’nin en evrensel eseri Funny Games‘ten. Filmin Türkiye’de vizyona orijinal ismiyle pek alakası olmayan “Ölümcül Oyun” şeklinde girmesi de aynı sebepten olsa gerek. Tıpkı Funny Games’teki gibi gerilimi rahatsız edici şiddet, psikolojik temele koyan ve bunu minimalist yaklaşımla yapan Goodnight Mommy, yönetmen ikilisi Veronika Franz ve yeğeni Severin Fiala’nın ilk uzun metraj işi olmasına rağmen izleyicinin uzun süre unutamayacağı bir film.
İkiz kardeşler Elias ve Lukas, toplumdan uzakta yaşadıkları göl evinde sürekli birlikte vakit geçirmektedir. Evde bir anda geçirdiği operasyon sonrası eve neredeyse tüm kafası sargılı biçimde gelen anneleri belirir. Anne, Lukas’la konuşmayı ısrarla reddetmektedir. İkiz kardeşler ise gelen kişinin gerçek anneleri olmadığından şüphelenmekte. Bu ısrar ve şüphe dozajını git gide artırır ve gerilimin beslenip büyümesini sağlar. Annenin başına ne geldiği, isminin ne olduğu bize verilmez, gerek de yoktur. Yalnızca onun “anne figürü”nü temsil ettiğini bilmemiz gerekir.
Goodnight Mommy, birçok gerilim filminde olduğu gibi etkili bir twist’e sahip. Fakat bu şaşırtmacayı seyirciyi sonlara doğru bir anda etkisi altına alacak bir koz olarak kullanmak yerine film başlar başlamaz bizlere sunuyor. Oldukça riskli bu seçim, şaşırtmacadan çok bu şaşırtmacanın nelere yol açabileceğini merak ettirmeyi sağlayarak sıradışı bir başarı sağlıyor. Elias – Lukas ikilisinin şüphelerinin sonucunda gelen eylemleri ve bu durumun ne ölçüde süreceğinin bilinmezliği bizi içine çekiyor. Film bunu yaparken de şüphe, güven, anne olmak, anne kavramı gibi meselelere dokunmayı başarıyor. Gerilim, psikoloji, aksiyon, şiddet dörtgeninde her köşeye ne eksik ne fazla gerektiğince ağırlık veriyor. We Need To Talk About Kevin‘dan beri anne/çocuk ilişkisine bu denli rahatsız edici yaklaşılmamıştı sanırım.
Oyunculuklar ise (özellikle ikiz kardeşler Elias – Lukas özelinde) olağanüstü seviyede. Kardeşlerin başta sevimli gelen o masum bakışları, gerilim ve şüphe arttıkça izleyiciyi en çok rahatsız eden etmene dönüşüyor. Goodnight Mommy, bittiğinde kafada cevaplanmayan bazı sorular bıraksa da benzerlerine nazaran soruların amaçtan çok araç olduğu için bu belirsizlikler filmin değerini düşürmüyor. Özellikle bir ilk film olduğunu da düşünürsek… Şüphesiz uzun yıllar sonra dahi izlense, değerinden pek bir şey kaybetmeyecek filmlerden.