24.08.2022
Grindelwald’ın Kıyameti, Voldemort’un Şafağı
Egemen Üregen
Grindelwald’ın Suçları’nın gösterime girmesinden önce hem Fantastik Canavarlar serisinin ilk filmine tekrar bir göz attığımız, hem de ikinci film ve sonrasında serinin genel olarak derdinin ne ve ilerleyişinin nasıl olacağına baktığımız yazı dizisinin sonuna geldik.
Bu son bölümde kötü adamımız Gellert Grindelwald’ın hem kadim dostu hem de artık ezeli düşmanı olan Albus Dumbledore’un tartışmalara sebep olan cinsel yöneliminin seride işlenip işlenmeyeceğine ve işlenmesi halinde hikayeye bir etkisi olup olmayacağına, baş kahramanımız Newt Scamander ve sihirli yaratıklarının bir önceki yazıda detaylarıyla açıkladığım büyücü savaşlarında nasıl bir rolü olacağına ve en önemlisi de Fantastik Canavarlar serisinin Harry Potter serisine nasıl bağlanarak bitebileceğine dair detaylara bakacağız.
Bu Defa Çocukların Değil Yetişkinlerin Dünyası
Öncelikle şunu söylemek lazım ki, Fantastik Canavarlar serisi Harry Potter serisi gibi tek bir okulun içinde geçmediği ve başrol karakterleri de artık çocuklar olmadığı için orijinal seriye kıyasla çok daha olgun ve karanlık tonlarda olacağı, yetişkin kitleye daha fazla hitap edecek bir içerik barındıracağı neredeyse kesin olan bir seri. İlk filmin bile sevimli canavarları yakalamakmış gibi görünen masalsı paketine rağmen aslında arka planında karanlık ve ciddi bir hikayenin temellerini atan bir film olduğunu da ilk yazımda anlatmıştım. Bu nedenle ilk serideki, Büyücü Dünyası’nı ilk defa keşfetmekten gelen çocuksu heyecanı ve sihrin insanı mutlu eden o masalsı doğasını görmeyi bu seriden çok da beklememek gerek.
Harry Potter kitapları da her ne kadar çocuk kitapları olarak bilinseler de kolayca çocuk kitabı diye kestirilip atılamayacak karanlık, korkunç detaylar ve arka planları güçlü olan yetişkin karakter dramalarıyla dolu bir seriydi. Buna rağmen maalesef ki ticari kaygılar nedeniyle her defasında kitaplarına kıyasla çok daha yüzeysel ve çocuksu tonlarda olan filmlerle sinemaya aktarıldılar.
O kadar ki serinin ana kötüsü Lord Voldemort’un karanlıklarla dolu hayat hikayesinin anlatılması gereken Melez Prens filminden bu hikaye tamamen çıkartıldı ve film ergenliğe giren başrol karakterlerinin gönül eğlenceleriyle dolu yüzeysel bir romantik komediye dönüştürüldü. Albus Dumbledore’un hayat hikayesi ve Grindelwald karakteriyle yaşadıkları ise Ölüm Yadigârları filmlerinden gözünün yaşına bakılmadan atıldı.
“Eski Yöntemler Artık (Pek de) Geçerli Değil”
Durum şu ki, artık arkasına sığınılabilecek bu bahane bir nevi ortadan kalkmış durumda. Büyücü Dünyası dediğimiz evrenin temelleri en nihayetinde bir çocuk kitabı serisi olan Harry Potter’a dayandığı için Fantastik Canavarlar serisi de pek tabii ki kanın gövdeyi götürdüğü bir seri olmayacaktır. Her yaştan seyirciyi salonlara çekecek ve küçüklerin gözünü de fazla korkutmayacak eğlenceli, hafif detaylarla mutlaka süslenecektir. Ancak Harry Potter serisinin alâmet-i farikasını da unutmamak gerek. Harry ve arkadaşlarının her kitapta yaşlarının büyümesine paralel olarak maceralarının tonlarının da adım adım değişip olgunlaşmasıyla bilinen seri okuyucularını da karakterleriyle birlikte adım adım büyütmüştü.
Harry Potter’la büyüyen çocuklar bugünlerde belki de kendi çocuklarını büyütüyorlar. Hal böyleyken serinin kemik fan kitlesine hitap edebilmek için kitaplardaki o meşhur “hitap edilen yaş kitlesini büyütme” politikası aynen işletilecektir. Çocukluktan genç-yetişkinliğe evrilen Büyücü Dünyası hikâyeleri artık yetişkinlik kulvarına girme noktasında. İşte şimdi Gellert Grindelwald ve Albus Dumbledore’un Harry Potter ve Ölüm Yadigârları filmlerinden kesilen hikâyelerinin beyaz perdede anlatılmasının vakti geldi. Serinin iz bırakacak, ciddi bir seri olması isteniyorsa anlatılması da gerekir. Zira ne Grindelwald belalısı olan bir ergenin peşinde yenilmeye mahkûm bir kötü karakter ne de Dumbledore o tonton yaşlı dede.
Büyücü Dünyası’nın Ötekisi
Yazar J.K. Rowling’in 2007 yılında son kitap Ölüm Yadigârları’nın piyasaya çıkmasından bir süre sonra açıkladığı üzere Dumbledore eşcinsel bir karakter ve Grindelwald’a aşık. Bu nedenle uzun yıllar boyunca ona karşı harekete geçemiyor. İşin içinde başka dinamikler de var elbette ama belli ki sevdiği insana karşı savaşmak çok fazla cesaret gerektiriyor. Karakterin cinsel yöneliminin açıklanması o sıralarda tepki çekmiş ve yazarın gündemde kalabilmek için keyfi olarak uydurduğu, kitapla alâkasız magazinel bir detay olarak görülmüştü. Ancak bu açıklamanın bugünler düşünülerek yapıldığı anlaşılıyor. Dikkatli okuyucular için 7. kitapta ikilinin dostluklarının anlatıldığı satırlarda belli belirsiz imalar da zaten var.
Bu durumun film serisinde ne kadar ele alınacağı ise bir muamma. Öncelikle en azından Grindelwald’ın Suçları’nda bu konunun işlenmeyeceği söylendi ve haliyle tepkiler de gecikmedi. Son 18 yıldır sinema ve televizyonda LGBT karakterlerinin temsili konusunda büyük aşamalar kaydedilmesine rağmen, bu tür aile dostu serilerin hâlâ bu konuya fazlasıyla mesafeli durmaları ve muhafazakâr yaklaşımları tartışmalı bir konu.
Ortada Dumbledore gibi eşcinsel olduğu yazarı tarafından açıklanmış bir karakter ve bu karakterin aşık olduğu kişiyle başından geçecek olan bir savaşı merkezine alan bir seri varken bu konuya girilmemesi neredeyse imkansız gibi. Çünkü bu durum ikilinin arasındaki saygı-nefret dinamiklerini ve özellikle Dumbledore’un son ana kadar harekete geçmemesindeki motivasyonu doğrudan ilgilendiriyor. Ortadaki durumun adı açıkça konmadan serinin ilerletilmesi ikilinin hikayesini dramatik açıdan zayıflatacak, son savaşa giden yoldaki önemli bir noktanın altı boş kalacaktır.
Önce Nabız Yoklama, Devamı Sonra
Zaten filmin yönetmeni David Yates geçtiğimiz haftalarda karakterin cinsel yönelimini bu filmde özellikle anlatmasalar bile Dumbledore’un eşcinsel olduğunun anlaşılacağını ve filmde ikili arasında bunu destekleyecek şekilde duygusal bazı sahnelerin bulunduğunu açıkladı. Karakteri canlandıran Jude Law da filmin daha bu konuya girilen ilk film olduğunu, hikayenin devamında nereye gideceğini bekleyip görmek gerektiğini söyleyerek devamının gelebileceğini ima etti.
Bu nedenle Grindelwald’ın Suçları’nda öncelikle ufaktan bir nabız yoklanacağını ve alınacak tepkilere göre devamında grafik sahneler olmadan Dumbledore karakterini giderek artan bir şekilde cinsel kimliğiyle görebileceğimizi tahmin ediyorum. Hatta 5. filmin sonundaki büyücü tarihine geçecek o meşhur düelloda sadece iyiyle kötünün basit savaşını değil, aynı zamanda karmaşık bir ilişkinin taraflarından en azından bir tanesinin kendisine rağmen eski dostuyla savaşmasını da dokunaklı sahneler eşliğinde izleyebileceğimizi düşünüyorum.