11.05.2016
En İyi 30 Uzakdoğu Filmi: 24 – Hard Boiled
John Woo özellikle 90’lı yıllarda çektiği aksiyon filmleri ile ismini bütün dünyaya duyurmuş ve bu alanda gerçekten en iyi diyebileceğimiz özelliklere sahip bir sinema icra etmiştir. Hollywood’a transfer olup başta Face Off olmak üzere birçok sağlam aksiyon filmini sinema tarihine kazandıran Woo, bana göre en önemli işine 1992 yılında imza attı ve sadece Uzakdoğu sineması değil aksiyon sineması türünde de sarsılmaz bir yer edindi. Gelmiş geçmiş en iyi aksiyon bile denebilecek özelliklere sahip olan Hard Boiled, ülkemizde Sert Polis adı ile bir dönem epey yer aldı ve bir hayran kitlesi edindi. Birçok ülkenin, birçok aksiyon filmine de referans olan yapım sonrası aksiyon sinemasına bakış kesinlikle değişecek/değişmiş durumdadır.
Tequila, kusursuz bir polistir ve Hong Kong’da yaşamını sürdürmektedir. En yakın dostunu bir çatışma esnasında yitirmiştir. Tequila bu adamları bulup arkadaşının intikamını almak için yola koyulur. Tony isimli bir gizli polisle iş birliği yapar ve macera başlar. Bu esnada ülkenin en köklü iki silah kaçakçısı örgütü birbirlerine savaş açmışlardır. John Woo kamerasını bazen karakterlerin gerçekçiliği adına FPS oyunları mantığı ile kullanır ve elin üzerinden çekimler yapar. Bu, aynı zamanda bir oyun estetiği katar ve aksiyonun eğlendirici yönü daha ön plana çıkar. Adeta izlerken kötü adamları biz öldürürüz. Filmde 250 civarı insanın öldüğünü de varsayarsak bitmek bilmeyen bir bilgisayar oyunu sanki bizi içine çeker. Zaten filmlerini video klip estetiği ile kotaran Woo için bu yöntem görsel doyuruculuk anlamında büyük katkı sağlar. Ölüm sahneleri oldukça stilize ve estetik açıdan etkileyici olur. Aksiyon, kan ve ölümün başarılı bir dansı gibi, ahenkli bir savaş durumu yaratılır. Bu anlamda Spagetti Western ya da B türü aksiyon filmleri ile bile epey bir akrabalık bağları bulunabilir. John Woo adeta silahlar ile vals yapar.
Woo, bilinçaltına nüfuz etmeyi en iyi bilen yönetmenlerdendir. Yaptığı ufak kamera hareketleri ya da detaycılık sayesinden bunu çok rahat yapar. Mesela Hard Boiled içerisinde şiddet açılımları çok değişkenlidir ama finale giden yolda hepsini yutmamızı ister. Dram, masumiyet, iyi-kötü dengesi ve içimizdeki şiddet/intikam duygusu. Düz mantık gibi görünen aksiyon filminde öyle bir kurgu vardır ki bu duyguların hepsini yaşar, her birini bir köşeye saklar ve hikayenin içinde kendimize de taraf olarak bir yer ararız. Bunlara akılda kalıcı inanılmaz sahneler ve tek plan çekimler eklenince filme yakınlık hissetmemek imkansızdır. Çay evi sahnesi ile başlayan estetik katliam, garaj sahnesi ile devam eder ve hastane sahnesi ile tavan yapar. İlk ikisinde dolar, şiddeti biriktirir ve kendimizi hazırlarız ve son sahnede, gerçekçi bir çekimle tek plan olan sahnede biz de karakterler ve Woo gibi patlamayı yaşarız. Film de bunu karşılayınca son dakikalar aksiyonel bir orgazm yaşarız. Sonuç olarak, sıkı ve karizmatik anlamına gelen Hard Boiled, tam anlamı ile karşılığını bulur ve belki de en iyisi olarak sinema tarihine geçer.
Filmin yıldız oyuncularına da değinmek gerek. Nasıl Heat filmi Pacino ve De Niro’yu bir araya getirdi ve aksiyonda çığır açtı. Bu film de Uzakdoğu’da aynı görevi üstlendi ve gücü dünyaya yayıldı. Tony Leung ve Chow Yun Fat sanırım bu isimlere karşılık gelecek yegane isimler. İkisi de birbirinde harika olan oyuncuların performansları da harika olunca tarihin en karizmatik ikililerinden biri olarak hafızalarda yer etmeyi başarıyor.
Hard Boiled, nazarımda gelmiş geçmiş en iyi birkaç aksiyon filminden biri olarak yer etmektedir. Filmin saf aksiyon anlamında kusuru yok, hatta fazlası bile var. John Woo’nun iki filmini üst üste izlerim diyenlere The Killer’ı da tavsiye ederek yazıyı tamamlamak isterim ama unutmayalım; Hard Boiled, bütün dünyadaki aksiyon filmlerine referans olmuş bir tür başyapıtıdır.