29.11.2024

Here: Parsellenen Zaman

Enes ALTINOK

Robert Zemeckis’in son filmi Here, vizyonda. Film, bir mekân üzerinden hayat döngüsünü ele alıyor. Dinozorlar çağından başlayıp günümüze kadar uzanan düzçizgisel olmayan anlatı, seyirciyi zamanın yapıbozumuna davet ediyor. Ancak film, çoğunlukla sabit genel plan kullanımıyla seyir deneyimini zorlasa da Zemeckis’in mühür motifi olan görsel efektler için bir deney sahasını ortaya seriyor. Lakin film, zamanı yapıbozumuna uğratsa da ne yazık ki görsel efektlerin çiğliğine ve zamanı yapıbozumuna uğratırken de senaryonun yalpalamasıyla karşılaşıyor.

Parsellenen Zaman

Film, esasında Richard McGuire’ın 1989 yılında RAW adlı avangart çizgi roman dergisi için çizdiği altı sayfalık hikaye ve 2014 yılında aynı isimli 304 sayfalık çizgi romanından uyarlamış. Richard McGuire, bir söyleşisinde insanların “an” içinde bulunmaktan imtina ettiklerinin altını çizer. İnsanların geçmiş veya gelecekle kendi kafalarını yorduklarını belirtir. Dolayısıyla çizgi romanı “an”ın yeniden görünür hale getirme aracı haline getiriyor.

Öyle ki, çizgi roman panelleri panellerle tekrar tekrar bölünür. Zaman, birden fazla parçaya bölünür ve eş bir şekilde geçmiş, şimdi ve gelecek vuku buluyor. Çizgi roman da film de, bir isimsiz bir kasabada bir oturma odasını merkeze yerleştiriyor. Çizgi roman her ne kadar bunu ustalıkla işlese de, ki çizgi romanda paneller sadece panel olmakla kalmaz anlatı içerisinde araca dönüşen ve okuyucunun dikkatini parsel parsel ayırıp belli noktalara odaklanmasını sağlıyor.

Ancak Zemeckis’in filmi, özgün eserin varmaya çalıştığı noktayı ne yazık ki bir arka plan olarak kullanmakta. Onun yerine pazarlama aracı olarak başrol oyuncuları Tom Hanks ve Robin Wright’ın eş zamanlı yapay zeka kullanımı vasıtasıyla motion tracking yaparak çeşitli dönemlerde yaşlarıyla oynamalarını öne çıkarıyor. Öne çıkarmasına çıkarsın fakat Zemeckis’in motifi haline gelen ve anlatı içinde araçsallık kazanan görsel efektler, bu filmde usta bir yönetmene yakışmayacak şekilde çiğ duruyor. Seyircinin dikkatini de haliyle dağıtıyor.

Zamanın parsellenmesi kağıt üzerinde işleyen bir fikir olsa da film içerisinde düzçizgisel olmayan anlatı işlev kazanmak yerine kafa karıştıran ve yer yer seyircinin takibi elden bırakmasına neden oluyor. McGuire’ın çizgi romanındaki panel içinde panel uygulaması filmin kadrajının içinde başka zamanların çerçevelerinin açılışı şeklinde vuku bulsa da fotoğraf galerisine dönüşme tehlikesi taşıyor.

Gençleşme ve Yapay Zeka Sorunsalı

Robert Zemeckis, Back to the Future’dan tutun Forrest Gump’a kadar birçok filmde görsel efektleri anlatısına hizmet edecek şekilde kullanmasıyla bilinen biri. Tom Hanks ile de The Polar Express filminde animasyon ve motion capture teknolojilerinin sınırlarını zorlayan bir anlatı sunmuştu. Ancak Here filmi, Robin Wright, Tom Hanks, Paul Bettany ve Kelly Reilly’i çekimlerle eş zamanlı şekilde başka bir monitörde yapay zeka teknolojisi ile de-age etse de filmin çoğunda inandırıcı olmaktan uzak bir hal alıyor.

Bu bağlamda, McGuire’ın çizgi romanında vurgulamak istediği “an” ve mekan unsurları bir hayli geri planda kalıyor. Here, Zemeckis için görsel efekt laboratuvarı haline geliyor. Lakin, yüz efektleri dışında zaman değişimlerini gösteren diğer görsel efektler de -belki de filmin sadece 50 milyon dolar bütçeyle sınırlı olmasındandır- sanki bir filmden ziyade bir video oyun içerisinde bulunduğumuz izlenimini uyandırıyor.

Yapay zekanın hala emekleme döneminde olduğu bu dönemlerde, Zemeckis’in teknolojiyi takip etmesini takdir etmekle beraber yapay zekanın film üretim süreçleri içerisinde ne kadar rol alması gerektiği sorularını da seyirciye sorduruyor. Zira geçtiğimiz yıl SAG AFTRA ve WAG birliklerinin aylar süren grevleri yapay zekanın sektörü ele geçirmemesi adına hukuki regülasyonlara tabii tutulmasıyla sonuçlanmıştı. Stüdyoların görsel efektçilere yatırım yapmaktansa yapay zeka ile düşük maliyette kotarmak istemeleri sektörde hala büyük bir soruna işaret ediyor.

Mekanın Hafızası ve Burada Olmak Üzerine

Filmi ele alırken mekan kavramına değinmekte fayda var. Zira, film, çizgi roman kadar becerikli olmasa da, kendi anlatısını mekan ile ilişkisi üzerinden örmeye çalışıyor. Mekanın çeşitli yaklaşımları mevcuttur. Marleau-Ponty’e göre mekan “varoluşsal bir oluşum”dur fakat aynı zamanda “varoluşun kendisi de mekânsal”dır. Zihinsel bir mekandan dışarıya doğru açılarak öznenin algıları ve eylemleriyle mekanın tanımlandığını ifade eder. Bu anlamda Heidegger de var olmanın, dünya içinde var olma (being-in-the-world) meselesine bağlı olduğunu ifade ederek öznenin kendisi, diğer insanlar ve çevresiyle dışında kurduğu ilişkilerle ilintili olduğu düşüncesindedir. Öyle ki, Building, Dwelling and Thinking adlı makalesinde Almancada inşa etmek anlamına gelen bauen kelimesinin etimolojisi üzerinden esasında Eski Almancada yerleşmek, iskan etmek, bulunmak anlamlarını karşılayan buan kelimesinden türediğini ifade ederek mekanın toplumsal ilişkiler ve iskan etme ile anlamlı hale geldiğini ifade eder. Bu anlamda mekanın tanımlamasında deneyim unsurunun önemli olmasına bağlı olarak sinema, mekanı sinematografik aygıtlar ile çerçeveler, kurgular.

Here, içinde bulunulan mekanda, “an” içinde var olma, Heidegger’in tabiriyle dünya içinde var olarak özne ile mekan ilişkisine vurgu yapıyor. Kadraj içinde çerçevelemelerle farklı zamanları bir arada bulundurarak orayı iskan eden insanların, hayvanların, toplulukların kendi eylemleriyle mekanı değiştirip dönüştürdüklerine tanık oluyoruz. Ancak, film bunun ötesine gidemiyor ve karakterlerini bir dekor, bir görsel efekt aracına dönüştürerek, yukarıda da belirttiğimiz üzere, asıl odağını kaybetmesine neden oluyor.
Here, 29 Kasım’da sinemalarda