30.06.2016
13 Minutes: Ya Başarsaydı?
Oliver Hirschbiegel 2000’lerin başında Das Experiment ve Der Untergang gibi iki harika film ile sinema dünyasına adını duyurdu. Das Experiment‘te insanların içgüdüleri, şiddete olan eğilimleri ve mevki sahibi olduklarında değişen hallerini harika anlatmayı başarmıştı. Her zamanki gibi kötü bir Amerikan versiyonu da yapıldı filmin. Der Untergang ise Hitler’in son zamanlarını anlatıyordu ve onunla bile empati kurmamızı, hatta ona acımamızı sağlıyordu. Tabii bu ideolojiden çok Hirschbiegel’in kurduğu atmosfer ile alakalıydı. Dramatik alt yapı o kadar yerindeydi ki Hitler milyonlarca kişinin ölümüne sebep olan bir lider değil de son zamanlarında iyice yalnızlığa mahkum olan bir insan gibiydi. Bu başarılı filmlerden sonra başarı grafiği düşen yönetmen, bildiği sulara geri dönüyor ve karşımıza gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlama Elser / 13 Minutes ile çıkıyor.
Film, Elser’in başarısız suikasti üzerine ilerliyor. Sorgulandığı ve işkenceye maruz kaldığı sahneler ile nasıl bu noktaya geldiğini anlattığı geri dönüşler iç içe geçen bir kurgu ile bize aktarılıyor. Her direniş ya da kahramanlık öyküsünde olduğu gibi bu hikâyede de aşkın önemi büyük. Elser’in suikaste karar vermesindeki en büyük sebepleri, sevdiği kadının başka biri ile evli olması ve onu Nazi yanlısı kocasından kurtarma isteği. Tabii ailesinin tutumu ve arkadaşlarına olan sevgisi de onu tetikliyor. Arkadaşları ile yaptıkları toplantı ve küçük çaplı eylemler onun psikolojisinde bir zemin hazırlanmasını da sağlıyor. Hitler’den çok, onun yüzünden savaşın büyüyeceği ve İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin ülkeye girip bomba yağdıracağını düşünüyor. Elser, ileri görüşlülük ve savaş karşıtlığının birleşimi olarak, Hitler yüzünden milyonlarca insanın öleceğini düşünüyor. Nazi partisi daha seçimlere girmişken ve henüz savaşa sürüklenmemişken… Bu noktada da tek yapılması gerekenin suikast olduğuna karar veriyor. Geri dönüşlerle anlatılan bu kısımda halk arasında başlayan ayrışmalar da perdeye aktarılıyor. İnsanların beyinlerinin adeta nasıl yıkandığını da net şekliyle bu kısımlarda görebiliyoruz. Çocuklar üzerinden ilerleyen gelişim bile sert bir şekilde yansıtılıyor. Tabii burada usta Haneke‘nin Das Weisse Band filminden söz etmek gerekir. Naziler’in tohumlarının nasıl ekildiğini gösteren bu film, az da olsa Hirschbiegelin sinemasını da etkilemiş gözüküyor. Sorgulama ve işkence kısımlarında ise bir kabullenememe söz konusu. Oldukça zeki olan Elser’in tek başına yaptığı iddiası kabul görmüyor ve “arkasındaki büyük güçler” aranmaya başlanıyor. Nazi subayları ve Hitler’den gelen emirler böyle bir işi bir kişinin tek başına yapamayacağı yönünde. Aslında burada gördüğümüz, Naziler’in tek kişinin yaptığı suikast girişimini savunmaz zaafı üzerinden almak istememeleri. Zira bu kadar güçlü ve dünyaya baş kaldıran oluşumun, tek kişiye boğun eğecek noktaya gelmesi kabul edilemez.
Hirschbiegel, daha evvel de yaptığı üzere meseleye biraz mesafeli yaklaşıyor aslından. Tamam, savaş karşıtı ve şiddeti tüm çıplaklığı ile göz önüne seriyor ama Elser’in eleştirileri karşısında Nazi subaylarının cevapları ile de biraz denge kuruyor. “Öldürmekle suçluyorsun ama sen de şiddete başvurdun” gibi bir savunma mekanizması bazı anlarda Naziler’i haklı çıkartabiliyor. Tabii izleyiciyi esas içine çeken ve film bittiğinde sorgulatan şey “Ya başarabilseydi?” sorusu. Gerçekten Hitler daha yarattığı kaosun en başında ölseydi dünya çok daha güzel bir yer olur muydu? Zira yıllarca ve hâlâ etkilerini görmeye devam ettik, ediyoruz Nazizmin. Faşizm ve aşırı milliyetçilik gibi kavramlar maalesef Hitler ve onun gibi liderler yüzünden daha büyük anlam kazandı. Yönetmenin de Elser’in zekası ve başarmaya yaklaşması ile anlatmak istediği o. Büyük bir şans kaçırıldı ve o şansı kıl payı kaçıran adamı bilmeli herkes.
Yıllar sonra Hirschbiegel‘in formda olduğunu bilmek, onun atmosfer kurma becerisini tekrar görebilmek ve kamerasını, kendine has sinematografisi ile bir kez daha keşfetmek için Elser gayet yerinde bir tercih olmuş. Hem yönetmen hem bizler için. Umarım, bu kendisinin tam anlamıyla bir geri dönüşünü simgeler ve bir on sene daha beklemek zorunda kalmayız.