24.08.2022
Karakter Mutfağı: Dersu Uzala
Özgür Bir Adam
Tayfun ÇİDEM
Maksim Munzuk’un hayat verdiği, usta yönetmen Akira Kurosawa’nın biyografik macerası Dersu Uzala üzerine birkaç şey söylemek gerek şüphesiz.
Rus Ordusundan bir subay olan Yuriy Solomin’in Sibirya kırsalına bir göreve gönderilmesi ve orada tesadüfen tanıştığı bir avcı olan Dersu ile sıcak dostluğunu konu alan bir filmdi bu. Daha sonra Yuriy ve Dersu’nun yolları bir süreliğine ayrılır sonra yeniden bir araya geldiklerine artık birtakım şeyler eskisi gibi değildir.
Dersu Uzala karakteri hayatı boyunca doğanın içinde, onun sağladığı şeylere sonsuz bir saygı duyarak; gerektiği yerde mücadele ederek fakat asla başkaldırmadan bir yaşam sürmüştür. Batı Rusya’nın “medeni” dünyasında yetişen Yuriy ile karşılaştıklarında ikili birbirlerinden çok şey öğrenir. Birbirine bu kadar yabancı iki dünyanın insanıdır onlar aslında fakat sağlam bir dostluğun temellerini atarlar. Birbirlerine karşı kendi farklı dünyalarının öğretmenleri gibidirler.
Ne var ki, merhametli doğa her zaman yüzünün sıcak yanını dönmez insana. Dersu yaşlanıp da elden ayaktan düştüğünde Sibirya’nın vahşi yabanı ona bir düşman olmuştur artık. Yuriy ile şehirde yaşamaya başlar. Yaşlı Dersu, Yuriy ve ailesi ile sözüm ona medeniyetin ortasında geçirdiği zamanlarda bu yaşam biçimine anlam veremez. İnsanlar yakacak odun için, içme suyu için başkalarına para vermekte; evlerinin yanındaki ormandan odun toplayamamaktadır. İnsanın insana kurduğu bu setler Dersu için oldukça anlamsızdır ve içinde her zaman bir doğaya dönme isteği vardır. O özgür bir adamdır.
Tamahkârlığın Bir Başka Eseri
Öykünün geri kalanı oldukça acıklı. İnsanın insana koyduğu setler yerine doğanın insana setlerini tercih eden Dersu için pek de güzel bitmeyen bir son bu. Dikkat edilmesi gereken nokta; seçimleriyle ve yaşam biçimiyle bize birtakım sorular sordurtan Dersu’nun ormandaki rastgele bir avcıdan çok bir filozof olduğudur. Doğayla birlikte yaşamanın mümkün olduğunu ve onun bir sevgili gibi sevilebileceğini öğretir bize. Her ne kadar doğa Dersu’ya yaşlılığında sırtını dönmüş gibi olsa da onun sonu yine bir insanın elinden olmuştur. Tamahkârlığın ve gözü dönmüşlüğün bir başka eseri gibi.
Akira Kurosawa kuşkusuz sinema tarihinde filmlere felsefeyi en derinden katan yönetmenlerden biridir. Dersu Uzala filmi ise basit bir maceradan çok öyküsündeki bu dramatik yapının felsefeyi yakalaması noktasında seyirci ile temasa geçerek yapılan yüzlerce diğer filmden ayrılır. Bir noktada bize ne kadar aciz olduğumuzu hatırlatır. Dersu gibi kocaman şehirlerimizde, küçücük evlerimizde doğanın bize sağladığı olanakları kullanmamak adına kabullendiğimiz beşeri kanunlarımızla sadece doğayı özlüyoruz. Ufuk çizgisini en son ne zaman gördüğümüzü bile hatırlamıyoruz çoğu zaman. Yıldızlara hiç bakmıyoruz.