01.06.2017

O AN: Kış Uykusu

Ateşteki Gözyaşları

Ülkemiz sinemasının en önemli yönetmenlerinden Nuri Bile Ceylan’ın Altın Palmiyeli Kış Uykusu, sinema ile pek ilgilenmeyenlerin bile ilgi odağı olmayı başarmıştı. 3 saat 16 dakikalık bu filmin büyük bir kısmı edebi ve felsefi konuşmalardan ibarettir. Fakat genelde muhteşem görüntüler eşliğinde dinlediğimiz konuşmalar içerisinden sıyrılan, eyleme bağlı sahneler de var filmde. Bunlardan en çok konuşulanı ise hiç kuşkusuz İsmail rolünde izlediğimiz Nejat İşler’in para yaktığı sahne. Sinema tarihinin unutulmaz sahnelerinden biri olacağını düşündüğüm o anı şöyle bir hatırlayacak olursak…

Filmdeki benim için en vasıfsız karakter olan Nihal, yaptığı hayır işlerine bir yenisini daha ekleyerek egosunu iyice tıka basa doyurmak adına İsmaillerin evine gelir. İçi para dolu kabarık bir zarf da ona eşlik eder. Tam da her şey planladığı gibi seyreder bir ana kadar. Ne zaman ki İsmail eve gelir işte o zaman Nihal’in kendini avutmak için oynadığı oyun bozulur.

İsmail, Nihal’in getirdiği bir tomar parayı eline alarak önce şöyle bir bakar, parayı tartar sonra oğlu, kendisi ve kardeşinin yaşadığı travmaları dile getirir. Ve bu paranın yaşadıkları acıların telafisi olacağını, tam da denk geldiğini söyler. Tabii İsmail’in söyledikleri tamamen ironi. Aslında paranın yaşadıklarımızı telafi etmesi mümkün değil demek ister. İsmail bu tarz konuşmaya devam eder. Nihal’e, “bu parayı getirirken benim pis bir sarhoş olduğumu hesaba katmamışsın” demeyi, “benim bu parayı kabul etmeyecek gururlu bir insan olduğumu hesaba katmamışsın”a tercih eder. Sonra da izleyicilerin hiç beklemediği bir şey yapar; tüm parayı ateşe atar. Nihal de bu davranışı hiç beklemiyor olacak ki; önce ufak bir çığlık atarak sonra da hırsından ağlayarak tepki verir. Zira Nihal’in hayali gerçekleşmemiş; gururunu okşayan övgüler, minnet sözleri söylenmemiş, aksine tabiri caizse tokatlanmış, haddi bildirilmiştir. Sahnenin en can alıcı yeri ise küçük İlyas’ın ateşte yanan paralara ve babasına baktığı sahne olur tartışmasız. Ama İlyas’ın karakterini film boyunca anlayan seyirci onun babasını yargılamadığını tam tersi onayladığını düşünür. Çünkü İlyas babasından daha gözü kara bir karaktere sahiptir. Ne var ki İsmail her zaman olduğu gibi yine oğlunun gözü önünde yaşananlardan dolayı utanır, üzülür. İsmail’in oğluna dönüp baktığı gözlerinin dolduğu anlar sahnenin umutsuzluğunu bir kat daha arttırır. Zira bu sahnede gözler, kelimelerden daha çok şey anlatır.

Gerçek hayatta asla yaşanmayacak kadar gerçeküstü bu sahne Ceylan’ın da ifade ettiği gibi ancak masallarda ya da romanlarda yaşanacak bir olaydır. Zaten Ceylan, Budala adlı eserden etkilenir bu sahnede. Karanlık bir odada sadece ateşin ve masanın üzerindeki lambanın aydınlattığı bu sahne yaşananların karamsarlığına uyum sağlar. Nihal’in hiç konuşmadığı, İsmail’in de konuşmaktan ziyade bir şeyleri anlatmak için eylemi seçmesi filmin geri kalanı ile farklılığını ortaya koyar.