18.05.2016

En İyi 30 İtalyan Filmi: 18 – La Strada

Bazı kaynaklarda Yeni Gerçekçilik akımının son filmi olarak adlandırılan La Strada, büyük usta Fellini‘nin dokunaklı sinemasının en büyük, en önemli örneklerinden. Karakter odaklı hikaye anlatımı konusunda adeta bir başyapıt olan film, Fellini‘nin daha evvel de kullandığı sirk atmosferi ve hayatı ögelerini taşımakta. Filmde, saf, temiz ve çocuksu Gelsomina ile aşık olduğu adam olan, kaba saba bir sokak göstericisi Zampano‘nun serüvenine ortak olurken, yavaş yavaş insan umutlarının çöküşüne de şahit oluruz. İletişimsizlik üzerine söyleyecek çok şeyi olan Fellini, bunu bazen duygusal yoğunluk, bazen ise sinir katsayımızı artırarak yapar. La Strada, yıllar gittikçe büyüyen gerçek bir ağıt gibi bir filmdir.

Karakter oluşumları bakımından film epey tartışmaya açıktır. Her ne kadar Yeni Gerçekçi bir film olarak görülse de çoğu eleştirmen tarafından türe ihanetle de suçlanır. Zira; Yeni Gerçekçilik akımındaki karakterler ya savaş etkisindedir veya fakirlik çekmektedir. Çoğu toplumsal statülerine göre konumlandırılır. Bu filmde ise, karakterler tamamen bağımsız değerlendirilmiş, çözümlemeleri bireysel yapılmıştır. Sadece saf insan hallerini görürüz ve sevgiden, iletişimden beslenen ilişkilerdir bunlar. Gelsomina, naif, hayata bakışı küçük mutluluklar üzerine kurulu olan ve Zampano’ya aşkı ile şekillenen bir kadındır. Aynı zamanda yaşadığı yer ve aileden dolayı hayata yenik başlayanlardandır. Film boyunca naifliği her halinden okunur ve din üzerinden bile bu naiflik seyirciye aktarılır. Manastır sahneleri düşünüldüğünde, Gelsomina bir rahibe kadar kusursuzdur adeta. Bu aktarımın başarısında, aynı zamanda Fellini’nin eşi olan Giulietta Masina‘nın Chaplin‘i andıran jest ve mimikleri ile süslediği harika performasının büyük payı vardır. Zampano‘ya geldiğimizde ise, tamamen kaba saba, duygularını belli edemeyen ve karşısındakinde paranoya yaratan, hayvansal içgüdülerini yoğun yaşayan bir adam görürüz. Gelsomina‘ya karşı bile şiddete meyillidir. Ona karşı kurduğu üstünlük, egoizm ile birleşir ve bunun sonucunda da davranışları hastalıklı bir şiddete erişir. Gelsomina ve Zampano, tamamen zıt karatkterde ve bir arada olmaması gereken bir çifttir aslında. İşte, karakterlerin bu yönü ve Fellini’nin daha sonra epey artıracağı masalsı, mistik hava; türün özelliklerini barındırsa bile aynı zamanda türe bir ihanet olarak anlamlandırırlır.

Aşık Gelsomina ve gaddar Zampano‘nun rutini hayatları, aralarına bir kişinin eklenmesi ile değişir. Gelsomina‘dan hoşlanan ve Zampano ile uğraşmaya başlayan The Fool karakteri hayatlarına aniden girer. The Fool, bir sirkte gösteriler yapmaktadır ve oldukça da eğlenceli bir kişiliğe sahiptir. Gelsomina‘ya karşı da gayet kibardır. Hatta Gelsomina‘nın Zampano hariç sevdiği ilk kişidir. Aynı zamanda onun yüzünü güldürebilen, dikkatini çekmeyi başaran ve hayatın diğer nimetlerini görmesini sağlayan da The Fool olur…

Zampano buna öfkelenir ve bu mutluluğu engellemek için öyle korkunç bir şey yapar ki, Gelsomina için artık gerçeklik başlar.

Filmi, hüzünlü bir sona doğru götüren yol ayrımı da budur…

Zampano‘nun büyülü havası, Gelsomina‘nın ona karşı duyduğu aşk ve hayattan aldığı küçük mutluluklar artık biter. Kendisine  acı vermektedir ve bu acı, aşk ile üzeri örtülebilen bir acıdan daha derindir.

Zampano bile artık değişmeye, şaşırtıcı bir şekilde iyi davranmaya, insanca düşünmeye başlamıştır ama belki de artık eskiye dönmek çok geçtir. Zampano‘nun egoizmi yine ağır basar ve çareyi kaçmakta bulur. Her zaman yaptığı gibi düşüncesizliği, tepkiselliği ve bencilliği aslında onun da sonunu hazırlayacaktır.  Kişisel felaketi de, bu büyük bir vicdani çöküntü ile başlar.

Filmin geçtiği zaman belirsizdir.

İletişimsizlik söz konusu olduğunda ve böylesine zıt bir çifti düşündüğümüzde, pekalâ günümüzde geçiyor da diyebiliriz. Fellini’nin bu bilinçli tercihi aslında verdiği mesajtır. Fellini, evrensel ve insana ait tüm olguları zaman kavramı dışında analiz etmektedir. Günümüzde ve özellikle ülkemizde yaşanan olaylar düşünüldüğünde, filmin işlediği kişilik analizlerini kendimize adapte etmek son derece kolaydır. Farklı zaman diliminde, farklı bir ülkeye uygunluğu bile, Fellini‘nin kurgusunun ne kadar gerçek olduğunu bizlere gösterir. Bundan yaklaşık altmış yıl önce yapılan film, belki bir altmış sene sonra bile hâlâ anlamıını koruyacaktır. Zirâ, insanlığın iletişimsizlik sorununu gittikçe artıracaktır. İşte, Fellini bu nedenle bir dehâdır.

Gelmiş geçmiş en iyi oyuculardan, iki Oscar’lı Anthony Quinn‘in belki de en iyi performanslarından biridir bu. Zampano rolünde kendisinden oldukça nefret ederiz ve bunu sağlayan en önemli unsur Quinn‘in vücut dilini harika kullanmasıdır. Ona eşlik eden ve daha evvel bahsettiğimiz üzere harika performans gösteren Giulietta Masina da eklenince, filmin kalitesi adeta sınıf atlar. Erkek kadın ilişkileri konusunda izleyenleri derin düşüncelere sevk eden film, Fellini sinemasının masalsı yanı ve Nino Rota‘nın harika besteleri ile tam anlamıyla bir başyapıttır.