08.09.2016
Little Men: Aileler Didişir, Olan Çocuklara Olur
Ira Sachs yönetmen koltuğunda…
Keep The Lights On filmiyle dikkat çeken yönetmen Ira Sachs, yeni filmiyle İstanbul Film Festivali’nde ülkemizi ziyaret ettikten sonra ülkemizde vizyona giriyor. Aileler üzerinden ergenlik sancılarına eğilen yapım, bağımsız yapımları seven izleyicinin dikkatini çekecek bir iş olarak ayın önemli vizyon filmlerinden biri olarak ilgiyi hak ediyor.
Kısaca filmin konusunu şöyle toparlayabiliriz: Jake (Theo Taplitz) dedesinin cezasi için dedesinin evine geldiğinde, dedesinin kiracısının oğlu Tony (Michael Barbieri) ile arkadaşlık bağlarının ilk adımlarını atar. Tony ve Jake geçen sürede arkadaşlıklarını pekiştirirlerken, hayat yolunda gidiyordur. Ancak babasının işlerinin kötü gitmesi sonucunda aile bir karar alır ve kontratı biten Jake’in dedesinin kiracısını evden çıkartmak isterler. Kiracının Jake’in en iyi arkadaşı Tony’nin annesi olması işleri geri dönülmez sıkıntılara götürür.
Ev sahibi, kiracı sorunlarını bir ergenlik hikâyesine yedirmeyi başaran Little Men, gerçek hayatın sıkıntılı alanlarından birine dem vuruyor. İnsan ilişkilerindeki karmaşıklıklar, ergenlik dönemindeki ana karakterlerinin sevinçleri, eğlenceleri, hayal kırıklıkları ve hayalleri tüm filmin bütününü oluşturuyor. Bütününün dışında kalan yan hikâye, ana hikâyeye karşı bir çatışma olarak filme dahil edilerek filmin persfektifinin çoğul yansıtılması adına filmin meziyetlerinden biri olarak adlandırılabilir.
Genç oyuncuların doğal oyunculukları dikkat çekici
Bilhassa çocuk psikoloji açısından filmin gerçekçi yaklaşımı, çocuk oyuncuların doğal performanslarıyla birleşince son derece samimi karelerin ortaya çıkmasına olanak tanıyor. Daha elit bir aileden gelen Jake ile orta düzeyin altında bir gelir düzeyine sahip Latin bir aileye sahip Tony arasındaki dostluk, filmin atmosferi içinde çocukken insanlar için sınır yokken, neden büyüdüğümüzde sorun yaratmak için çabaladığımız sorularını seyircisine filmin senaryosu sayesinde sorabiliyor.
Uzun zamandır çok dikkat çeken bir filmde yer almayan Greg Kinnear, bu filmdeki yarattığı karakter profili sayesinde eski bazı performanslarına göz kırpsa da, düzeyli oyunculuğu sayesinde filme önemli katkılarda bulunuyor. Gloria filmiyle çoğu sinemaseveri büyüleyen Paulina Garcia ise adeta filmde küçük bir oyunculuk gösterisi düzenliyor. Karakterini o kadar gerçek kılıyor ki, filmi adeta ele geçiriyor. Kağıt üzerinde ondan daha ünlü oyuncuları cebinde sallıyor.
Alfred Molina daha çok filme pazarlama katkısı sağlayacak bir oyuncu olarak dahil olmuş. Çünkü varlığı var ile yok arasında denilebilir. Jennifer Ehle ise vasat bir performansla filmde yer alsa da, diğer oyuncuların önünü kesmeyerek filmdeki varlığıyla ayakta duruyor. Çoğunlukla filmdeki çocuk oyuncuların doğallıkları, filmin en büyük kozu olduğundan, gelecekte beyazperdede görmeye başlayacağımız bir sürü oyuncunun tohumlarının ilk elden görme şansı elde edeceğiniz yapım, küçük ama iyi bir film olarak öne çıkıyor.
Küçük ama iyi bir film…
Sonuç olarak Little Men, Küçük Adamlar adı altında vizyona girerken, sinemanın blockbusterlardan ibaret olmadığını kanıtlar şeklinde küçük bir bağımsız bir filmin ne kadar başarılı olacağını kanıtlıyor. Basit ve akıcı senaryosuyla, seyirciyi can sıkıcı bir çatışmanın ortasına bırakan yönetmen Sachs, kamerasını olabildiğince tarafsız bırakarak seyircinin olayları yorumlayıp karar vermesini istiyor. Netice olarak vizyondaki filmler arasında nitelikli bir yapım daha görücüye çıkıyor. Hayatın kendisini anlatan küçük ve iyi bir film arıyorsanız, Little Men’i kaçırmayın.