24.08.2022

Mission: Impossible-Rogue Nation: Görev Ferman Dinlemez

Konuk yazar: Oğuz Albayrak

Bitmek bilmezlerden olmaya evrilen Mission Impossible (Görevimiz Tehlike) 1996’dan bugüne geldi. Her filmin bir diğerinden üstün tarafı bulunuyor bu yüzden de tüm serinin herhangi biri “iyi” olmanın ötesine çok geçemiyor. İlk filmin göz kamaştıran kadro ve olay örgüsü, ikinci filmin dönemin popüler yönetmeni John Woo’nun aksiyon estetiği, J.J. Abrams’ın ellerine emanet üçüncü filmin kötü karakteri ve dördüncü filmde Brad Bird’ün yönetmenliği… Beşinci filmde Christopher McQuarrie’nin diğer filmlerle oranla kötü iş çıkardığını söylemek haksızlık olur. Hepsinin kendi içinde iyi, serinin bütününe hizmet eder bir hali var.

Görevimiz Tehlike’nin de tıpkı Bond gibi her bölümüne has iyi ya da kötü kadınları bulunuyor. İlk filmde Emmanuel Bart, ikinci filmde Thandie Newton, üçüncü filmde Maggie Q, dördüncü filmde Paula Patton ve bu filmde de Rebecca Ferguson. Tüm bu kadınlar film içindeki bir sahnede giydikleri abiye kıyafet ile filmin hafızaya kazınan sekanslarında yer aldılar. Ferguson’un bu yılın ajan temalı filmlerinin kadınları içerisinde nasıl bir yerde olacağına Bond filmi “Spectre” seyirciyle buluşunca karar vereceğiz. Lea Seydoux ve Monica Bellucci’nin işinin Ferguson’un tekinsiz ve cesur performansı sebebiyle oldukça zor olduğunu söylemekte fayda var. Gözüpek kadın ajan Ilsa filmin en önemli kozlarından biri.

Eski Ethan’a Yeni Köy

Yine bir komplo ve biz bu komplo sebebiyle dünyanın dört bir yanını gezmeye çıkıyoruz. Son dönem ajan filmlerinde karşımıza çıkan dar sokaklarda araba kovalamaca sahnelerinin seti konumundaki Kazablanka, filmden haz etmeseniz bile leziz bir opera ziyafetiyle aklınızda kalacağı kesin olan Viyana ve ilk filmin başladığı yerde tıpkı başladığı gibi yine sisli ve puslu Londra… Komplonun ne olduğuna girmeye gerek yok çünkü asıl olayımız Ethan Hunt ve ekibinin bu beladan ne yaparak nasıl kurtulduğu.

Aksiyon sonuna kadar hakkı verilmiş bir durumda ve efektler standart Hollywood eğlenceliğindeki gibi abartılı değil. Tom Cruise dünyanın en yüksek binasına tırmanmanın yanına bir de filmin hemen başında izlediğimiz ve tanıtımlarda da sıkça kullanılan havalanan uçağa tutunmak eylemini dublörsüz gerçekleştiriyor. Takip sahneleri Jason Bourne serisinden aşina olduğumuz gerçeklikte ve iyi kurgulanmış. Filmin en önemli artısı son derece iyi ayarlanmış temposu. Ajan filmi denilince “Tinker Tailor Soldier Spy” farklı bir yerde dursa da durağan temposu sebepli belli bir kesim dışında izleyiciyi salonlara çekmekte çok başarılı olamadı. Mission: Impossible – Rogue Nation hem ajan komplosu hem de aksiyonu eşit derecede ve gereken yerlerde vererek dengeli, dengeli olduğu kadar da seyir zevki yüksek bir yapım olarak karşımızda duruyor. Cruise ile yakın zamanda “Jack Reacher”da çalışmış yönetmen McQuarrie iyi bir kimya yakaladıklarını ve birbirleri hakkında bilmeleri gereken ne varsa öğrendiklerini gösteriyor adeta.

Film sakin bir yıl geçiren ve büyük umutlarla seyirciye sundukları son Terminatör bekledikleri ilgiyi görmeyince Paramount’un bu yıl yüzünü güldürecek tek yapım olmak gibi zorlu bir misyona da sahip. Klasik yaz eğlenceliğinin yanında geveze ama dozunda diyalogları, artık ellilerini yaşayan bir aktörün takdire şayan dublörsüz performansı ve koltuğunuzda kıpırdamayı bırakın nefes almanızı bile zorlaştıracak kurgusu ile Mission: Impossible – Rogue Nation es-mi-yor dedirten yaz günlerinin buzlu limonatası.