08.06.2017
O AN: Fight Club
Tüketim toplumuna bir karşı duruş.
Chuck Palahniuk’ın aynı adlı eserinden David Fincher’ın perdeye uyarladığı Fight Club, ödüller tarafından görülmek istenmeyen fakat seyirci nezdinde fazlasıyla mükâfatlandırılmış bir filmdir. DVD’si basıldıktan sonra, oldukça popüler olan film, kısa sürede kült mertebesine erişmiştir. Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter’ın abartısız en iyi performanslarından birini ortaya koydukları, her bir sahnesi tek başına üzerine tez yazılacak denli derinlikli olan filmin yaptığı hınzırlıklar saymakla bitmez. Her sahnesinde subliminal mesaj veren Fight Club, tüketim toplumuna, kapitalizme karşı duruşuyla, özellikle bir kesimin fazlasıyla gönlünü kazanmıştır.
Film, başından sonuna kadar her anında kapitalizmin insanları nasıl kandırdığını, reklamlar vs gibi bilinçaltı uygulamalarıyla nasıl bizleri teslim aldığını gözler önüne serer. Tüm bu teslimiyet yetmezmiş gibi hipnotize edilen insan ırkının nasıl köleleştirildiğini enfes bir şekilde, mükemmel bir hikâye ile bizlere aktarır. İki saati aşkın bir süre boyunca bunları dillendiren Fight Club, tam da şanına yaraşır bir final ile anlattığı tüm yanlışlıkları, karşı olduğu her şeyi tahmin edemeyeceğimiz hatta hayal edemeyeceğimiz bir şekilde cezalandırır. Sinema tarihinin sayılı finallerinden biri olan bu meşhur sahneyi hatırlayacak olursak…
Ve Tanrı, kapitalizmi cezalandırdı.
Alt benlik (Anlatıcı) şimdiye kadar kendisini esir alan üst benliği (Tyler Durden), muhteşem bir akıl oyunu ile alt eder. Ve tabiri caizse Tanrı mertebesine ulaşır. Bu oldukça şok edici sahneden sonra, Fincher asla nefes almamıza izin vermeden tüylerimizi diken diken edecek final sahnesine geçiş yapar. Lakin önce filmin üçüncü başkahramanı olan Marla Singer’ı da sahneye alır. Zaten baştan itibaren bir arada görmek istediğimiz bu harika çiftin el ele tutuşup, göz göze gelmesi bile oldukça etkileyicidir. Fakat asıl görülmeye değer olanlar tam da bu andan sonra gerçekleşecektir. Amerika’nın hep yüreğinde taşıdığı bir korkuyu dillendiren hatta filmden sadece iki yıl sonra 11 Eylül 2001’de yaşanan saldırıyı akıllara getiren nefes kesici anlar yaşanmaya başlar.
Fincher, bu sahneyi biz seyircilere tam da Tanrı ve Tanrıça’nın katından, tam da onların bir adım ötesinden, Pixies ‘in muhteşem Where is My Mind parçası eşliğinde izlettirir. Kimine göre akıllara bile getirilmesi istenmeyen, kimine göre ise kapitalizmin hak ettiğini iddia edeceği bir saldırı, eylem ya da adına ne derseniz… Sonuçta adı ne olursa olsun dünyaya hükmeden bir ülkenin, tüm finans işlerinin yürütüldüğü binaların, emperyalizmin kalbinin paramparça edilmesini izlemek ne hissettirir varın siz izleyip, değerlendirin.