19.05.2018
Ödüllü Kısa Filmler: Kısa Film Anı Yaşamak Gibidir
Şehrimize Bol Ödüllü Kısa Filmler Geldi
Türkiye’de kısa filmin hem üretim hem de gösterim anlamında gelişmesine büyük emeği geçmiş kısa film ailesinin Hilmi Abisi Hilmi Etikan kısa filmi, bir cümledir ve zekâ içerir diye tanımlamaktadır. Yedi sekiz dakikada ya da yirmi dakikada bir durumu, bir duyguyu anlatmak günümüzün moda tabiri ile anda kalmak gibi. Sinemada kısa film izlemeyi edebiyatta öykü okumak gibi düşünebiliriz. Kelimelerinizin ve sayfalarınızın kısıtlı olduğunu bilince yaratıcılığınızı zekânızla birleştirerek ortaya oldukça ilginç eserler çıkarabilirsiniz. Kısa film, meraklısına, edebiyatta öykünün verdiği etkiyi verir. Ülkemizde kısa film yapanlar çoğunlukla öğrenciler ya da amatör sinemacılar. Ayrıca uzun metraj dünyasına geçtikten sonra kısa film unutuluyor. İzleyici açısından da kısa filmi izleyebilmek için festivalleri beklemek gerekiyor. Ama bu hafta kısa film meraklıları CGV Arthouse salonlarında, ne yazık ki ülkemizden değil, dünyadan beş kısa filmi izleyebilecekler.
Reklam ve ara ile birlikte yaklaşık iki saat süren programda , kurmaca, animasyon ve deneysel olmak üzere üç farklı tarzdan beş kısa film var.
Ölü Askerler Geri Gelir mi?
Programın ilk kısa filmi, Gölgenin Ölümü adı ile gösterilen Death Of A Shadow. Belçika doğumlu yönetmen Tom Van Avemaet filminde gizemli biraz da gerçeküstü bir anlatımı seçerek ölümü, İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamış bir askerin gözünden sorgulamış. Film görsel olarak, ışık, fotoğraflar ve sanat yönetimi açısından oldukça başarılı. Kaza, patlama, yaşlılık gibi çeşitli ölüm nedenlerine göndermeler yapan filmin en can alıcı cümlesi, savaşta sevgilisini kaybeden genç kadının “Ölü askerler geri gelmez değil mi?” cümlesi. Ve bu aynı zamanda filmin mesajı ile ilgili de izleyiciyi düşünmeye iten bir cümle. Film 2012 ve 2013 yıllarında gerçekleşen birçok festivalden ödül almış.
Kimin Parası Var Belli Değil
Programın ikinci kısa filmi French Roast animasyona iyi bir örnek. Reklam ve film yönetmeni Fabrice Joubert’in 2008 yılında yaptığı film 2010 yılında Akademi Ödülleri En İyi Kısa Film Adayı olmuştu. Yönetmen kendisi ile yapılan bir söyleşide bu film için ilham kaynağının gençliğinin geçtiği Paris şehrine duyduğu özlemden geldiğini söylüyor. Animatör olduğu için ve karakterleri sevdiği için de yarattığı karakterleri konuşturmadan hikâyeyi pandomimle komedi olarak anlatma yolunu seçmiş. Bu bakımdan Jacques Tati’nin tarzından etkilendiğini de belirtiyor. Filmin yaklaşık dokuz dakikalık süresinde konuyu takip ederken kendimizi karakterlerle bütünleştirebiliyoruz. Hikâye sıradan bir günde bir kafede geçmektedir. Gerçekler görünenden çok farklıdır. Bu filmin de birçok farklı festivalden En İyi Animasyon, Seyirci Ödülü, Onur Ödülü gibi ödülleri var.
Sınırlar, Uluslar, Çatışmalar
Programın üçüncü filmi Na Wewe (Türkçe’ye Sen de olarak çevrilmiş) geçmiş yıllarda (2010) yapılmış kurmaca türüne örnek bir kısa film. Yönetmeni Belçikalı Ivan Goldschmidt. Süresi yirmi dakika. Filmin konusu 1994 yılında Burundi’de geçiyor. Bölgede yaşayan iki etnik gruptan biri olan Hutular bir minibüsü durdurarak içeride Tutsi olup olmadığını kontrol etmektedirler.Film tarihsel olarak Burundi’deki olaylara değinse de bitmek bilmeyen iç savaşlar, bölünme, bölünmeme, farklı etnik grupların bir arada yaşarken aralarında oluşan çatışmaların yarattığı ruh hali bugün de geçerli durumları anlatıyor.
Animasyonun Kurmaca Filme Etkisi
Programın dördüncü filmi için animasyonun kurmaca tarzına yaptığı katkı ile oluşmuş deneysel bir çalışma diyebiliriz. Yönetmenliğini Lübnan’dan Ely Dagher’in yaptığı Waves 98 (Dalgalar) bir başka iç savaştan muzdarip şehir Beyrut’ta geçiyor. Şehrin üzerine çöken ne olduğu belli olmayan nesne adeta insanların ölümüne sebep olan savaşı vurguluyor gibi. Binaların arasında sıkışan Ömer aynı zamanda düşünceler arasında da sıkışıp kalmayı anlatıyor. Waves 98 , 2015 yılında Cannes’da kısa film dalında Altın Palmiye Ödülü’nü almıştı.
Her Şey Güzel Olacak
Programın son kısa filmi Almanyalı yönetmen Patrick Vollrath’ın Alles Wird Gut isimli 2015 yılında yaptığı filmi. Eşinden ayrı yaşayan ama kızından ayrılmak istemeyen bir babanın macerasını anlatan filmde küçük kız çocuğu Lea’yı oynayan Julia Pointner’in oyunculuğuna dikkat. Bu filmin de bir çok festivalden ödülü var.
Ben de yazımı her şey çok güzel olacak diyerek bitirmek istiyorum, özellikle de sinema salonlarında aralarında ülkemizden kısa filmleri de gördüğümüz programlar arttığında.