28.09.2016
Pele: Bir Efsanenin Doğuşu
Futbol Endüstrisi ve Sinema
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki futbol endüstrisinin büyümesinden sonra Hollywood bu duruma kayıtsız kalamadı. Birbirinden ünlü futbolcuların astronomik rakamlarla ABD’ye transferinden sonra bu sektör büyümeye devam etti. Ancak ne yazık ki bir baseball, hokey, basketbol ya da Amerikan futbolunun popülerliğini yakalayamadı. Bunun neticesinde de spor sektörü bu kadar para yatırılan bir yerin reklamını daha nasıl yapabilirim diye düşündü.
Yeni nesil efsane futbolcuların sadece adlarını biliyordu. Onlarla tanışmak için fazla kaynağın olduğu da söylenemezdi. Spor endüstrisi bu amaçlı ABD Major Lig’te oynayan en büyük futbolcuyu tekrar gündeme getirmeyi aklına getirdi: Pele… Hayatı boyunca ülke dışında sadece ABD’de futbol oynayan efsane futbolcu, bu anlamda sektörün eski ama efsane bir ismi olarak öne çıktı denilebilir. Böylece bir markanın hikayesinin futbola ilgiyi arttıracağı düşünüldüğünden Pele: Bir Efsanenin Doğuşu filmi ortaya çıktı.
Film hikaye olarak Pele’nin şu anki bilinen takma adı dışındaki küçük Dico’nun yükseliş hikayesine ve Brezilya futbolunun evrimine odaklanıyor. Pele’nin çocukluğu, bu adı nasıl aldığı ve mahalle maçları dahi filmin içeriğinde kendine yer alıyor. Film ancak Pele’nin kariyerine odaklanmaktansa, ilk parladığı İsveç’teki 1958 Dünya Kupası’na gelinen süreci mercek altına alıyor. Böylece yavaş yavaş çığ gibi büyüyen bir efsanenin doğuşuna tanıklık etme fırsatı tanıyor.
Vasat yönetmenlik
Yönetmen koltuğunda yer alan Jeff ve Michael Zimbalist kardeşler, kariyer bakımından vasat ve vasat altı filmlerin yönetmeni olarak tanındıklarından dolayı ilk aşamada kafalarda soru işaretleri yaratıyorlar. Nitekim filmi izlediğimizde de yönetmenlerin vizyonsuzluğu ve sadece verilen görevi bitirme odaklı iş yaptığını anlayabiliyorsunuz. Türün tüm klişelerinden seyirciyi mahrum bırakmayan ikili, filmin televizyon filmi kıvamından öteye gitmesini engelliyorlar.
Ancak tabii film amaçlandığı gibi futbolun ve bir ulusun direniş mücadelesini görsel olarak izleyiciye sunarken, coşkulu bir anlatımı tercih ederek izleyicinin duygusal noktasına temas etmeye çalışıyor. Bunu belirli bir noktaya kadar başaran film, içerikte fazla tekrarlar yüzünden bir yerden sonra kabak tadı vermeye başlıyor.
Nostaljik Duygulara Odaklanan Bir Film…
Vurgulanmak istenen temanın göze sokulma çabası, filmin anlatım dili açısından vasatı aşamamasına neden oluyor. Tabii Brezilya futbolu “ginga”nın tüm güzellikleri hikayeye yerleştirilirken, tercih edilen kadrajların daha büyülü bir atmosfer yaratmaya çabalaması normal karşılanması gereken bir nokta olarak akıllarda kalacaktır.
Sonuç olarak Pele: Bir Efsanenin Doğuşu, tarihi belgelemek açısından, nostaljik tatlar veren bir spor filmi olarak meraklısının ilgisini çekecektir. Ancak vizyonsuz yönetmen tercihleri ve sinematografik referansların kısımlı seyretmesi gibi handikaplar neticesinde film, vasat bir işe dönüşmüştür. Bu tip işleri sinemadan çok televizyon ve video piyasasında gördüğümüzden, sinema filme birkaç gömlek büyük gelmiş gözüküyor.