11.09.2015
Ricki and the Flash: “Rock”çı Anne
Meryl Streep’i çıkar, geriye ne kalır ki!
Oscar törenlerinin gediklisi ve üç Oscar heykelciği sahibi Meryl Streep, artık sırf “Bak bunu da yapabiliyorum, bu rolün de altından kalkabiliyorum” diyebilmek için film çekiyor âdeta!
Jonathan Demme’in (Silence of the Lambs ile En İyi Yönetmen Oscarı) yönettiği Ricki and the Flash filminde, Meryl Streep’i bir rock’n’roll grubunun kadın solisti rolünde izliyoruz. Geride bıraktığı bir ailesi olduğunu, Kaliforniya’ya sırf hayali olan müzisyenliği yapabilmek için taşındığını, şarkı söylemediği zamanlarda kasiyerlik yaptığını, eşinden ayrılalı ve eşi (Kevin Kline) yeni bir yaşam kuralı yıllar olmasına rağmen, grup arkadaşlarından biri (80lerin rock’n’roll yıldızı Rick Springfield) ile duygusal bir yakınlaşmaya girmek için bile çok isteksiz ve ürkek olduğunu bir çırpıda öğreniyoruz.
Film, bir komedi-dram tadında ilerlerken, filmin içinde yer alan ve Meryl Streep’in ayakta alkışlanacak derecede başarılı şarkı söyleme performansını hem tarifsiz bir takdir hem de bir konser tadında izliyoruz. Derken, senaryonun “aile ilişkileri” kısmı devreye giriyor. Sahne ismi ile Ricky asıl ismi ile Linda, yıllardır yabancılaştığı eşi tarafından, zor bir boşanma süreci yaşayan kızlarına (Meryl Streep’in gerçek hayattaki kızı Mamie Gummer) destek için eve çağrılıyor. İşte burada, filmin “zayıf halkası” başlıyor.
Ricki’nin kızı ile olan ilişkisi tatmin edici bir düzeyde anlatılsa da eşi ve iki yetişkin oğlu ile olan durum muğlak kalıyor. Ailenin anneyi müziğe kaptırmasının altında yatan olaylar, Ricki’nin müziğe olan tutkusunun nasıl onu üç çocuğundan ayırabilecek kararı almaya kadar varabildiği, bu seçimin onda açtığı izleri, sadece ve sadece Meryl Streep’in müthiş oyunculuğu, mimikleri sayesinde hissediyoruz.
Ricki’nin geride bıraktığı üç ergen çocuğuna sahip çıkan, yaralı aileyi derleyip toplayan, yetiştiren “yeni eş” rolünde ise, kısa ve başarılı bir performans sergileyen Audra McDonald var. İki kadın kişilikleri, yöntemleri ve hatta politik ve toplumsal duruşları ile birbirine tamamen zıt.
Filmin sadece dram değil, komedi-dram olması elbette senaristin ve yönetmenin tercihi ama perdede Meryl Streep gibi bir oyuncu olduğunda, senaryodaki eksik örüntüler nedeni ile seyircide duygusal bir eksiklik hissi doğması çok doğal. Üstelik de yönetmen Jonathan Demme, Silence of the Lambs (1991) ,Philadelphia (1993) ve Rachel Getting Married (2008) ,ile tanıdığımız ve drama filmlerinde derinliği verebilen bir yönetmen olunca, beklenti daha da artıyor ama maalesef Ricki and the Flash oldukça yüzeysel bir tonda ilerliyor.
Meryl Streep’in şarkı söyleme becerisine Mamma Mia’da şahit olmuştuk. Bu sefer ise zor rock şarkılarının altından bile başarılı ile kalkan güçlü bir performans izliyoruz. Filmin en özel ve en tatmin edici sahneleri de zaten Ricki ve grubunu sahnede izlediğimiz yerler…
İzlediğimiz Ricki portresinin filmin en güçlü unsuru olduğunu ise kesin. Tüm eksiklerine rağmen, bu portreyi “seçimlerinin günahı ve sevabı ile yaşayan, tüm olumsuzluklara rağmen hayallerinin peşinden giden, seçimlerinin sonuçlarına katlanan güçlü kadın” imajını hakkıyla yansıttığını da söylememiz gerek. Kalıp da mutsuz olmak yerine, gidip de sahnede mutlu/ hayatta mutsuz olmak arasındaki ince çizgiyi sorgulatıyor bize.
Bu noktada Kelvin Kline tarafından oynanan eski koca karakterine de hakkını teslim etmemiz gerek. Ebeveynlerden biri gittiği zaman, geride kalan parçaları toplamak kalan ebeveyne düşer. Kimi yapar, kimi yapamaz ama önemli olan “kalmak”tır. Kelvin Kline; düz, sorumluluklarına bağlı, ailesini seven ve ne gerekiyorsa onu yüksünmeden yapan başarılı bir iş adamı ve baba portresini çok başarılı yansıtıyor. Çok sevecen ve hümanist. Evinde mutlu olan bir eş. Zaten filmde geçmiş zaman kısmı açık açık anlatılmasa da aile kurumunda bir hayalperest ile bir gerçekçinin evliliği gün gelir çatlar tezi mevcut.
Filmin finali tam bir mutlu son… Herkes kabullenmenin, kendi karar ve seçimlerinin arkasında durmanın, tekrar bütünleşmenin mükemmel resmini çiziyor. Tatmin edici bir son kesinlikle değil; hatta müzikal bir peri masalı fakat heyhat karşımızdaki de bir komedi-dram sonuçta…
Ricki and the Flash, Meryl Streep hayranlarına ve güzel müzikler dinlemek isteyen seyirciye “iyi’” gelecek bir film. Arkama yaslanayım, gündemden uzaklaşayım diyorsanız, size göre bir vizyon filmi. Özelikle orta yaş üstü Amerikan izleyicisine hitap edecek kişilik sendromları, aile ilişkileri, eski rock’n’roll parçaları ve elbette Rick Springfield sahneleri ile sonuna dek sıkılmadan izlenebilir.
Meryl Streep’i bu alışılmadık rolde izlemek ise farklı bir deneyim.