06.05.2016
SİNEFİL GÜNLÜĞÜ: Mala Noche
Gus Van Sant’ın yirmi beş bin dolara kotardığı ve yaşadığı Portland’ın kenar mahallelerinde çektiği bu siyah/beyaz ilk uzun metrajlı filmi, bir külte dönüşmesinin yanında, Amerikan bağımsız sinemasının en önemli filmlerinden kabul edilmekte.
Portland’ın varoşlarından birinde, köhne bir içki dükkanı işleten Walt, tekdüze yaşamına bir anlam arayıp durur. Dükkana zaman zaman uğrayan on altı yaşındaki kaçak Meksika göçmeni Johnny, Walt’un aklını başından alır. Bir şekilde Johnny’yi elde etmek isteyen Walt, sohbet sırasında ülkeye gelirken yaşadığı zorlukları anlatmaya başlayan Johnny’ye sarkıntılık edince terslenir. Çünkü Johnny kadınlardan hoşlanmaktadır ve Walt’tan iğrendiğini söyler. Walt aynı gece Johnny ve arkadaşlarını, kızkardeşiyle birlikte hazırlayacakları yemek için evine davet eder. Yemeğin ardından Johnny ile birlikte olmak için arkadaşlarına para teklif eden Walt, 15$’da anlaşır; ama Johnny ilişkiyi kabul etmez. Bunun üzerine Walt, Johnny’nin arkadaşlarından Roberto’yu eve götürür ve Johnny’yi hayal ederek onunla ilişkiye girer.
Johnny, on kardeşiyle birlikte yaşadığı Los Angeles’tan Portland’a gelmiş; ama umduğunu bulamamıştır. İngilizce de bilmeyen Johnny, gün boyunca sokaklarda amaçsızca gezmekte ve 3 arkadaşıyla virane bir otelde kalmaktadır. Para bulup tekrar kardeşlerinin yanına dönmeyi amaçlamaktadır; ama şehirdeki işsizlik ve Johnny’nin gençliği, buna engel olur.
Johnny, Walt’un kendisine olan hislerini kullanmaya başlar; şımarır, karnını doyurur, arabasını bir oyuncak gibi kullanır, marketten ihtiyaçlarını giderir, öte yandan da sürekli O’nu cinsel tercihlerinden dolayı hor görür, aşağılar ve o’na hakaret eder. Bir gün Johnny ortadan kaybolur ve uzun süre de ortaya çıkmaz; bunun üzerine Roberto, Walt’un dairesine taşınır ve aralarında bir çıkar ilişkisi başlar.
Filmde, iletişimsizlik ve dışlanma, tüm karakterlerin ortak kaderi gibidir. Hiçbiri, istediği hayatı yaşamamaktadır. Amerika’nın göç sorunu ve Amerikan Rüyası’nı yaşamak için geldikleri ve cennet olarak düşündükleri ülkenin cehenneme dönüşmesi, kendilerine tek iyi davranan kişinin de bunu kendi çıkarı için yapıyor oluşu, göçmen karakterlerimizin sorunlarından sadece biridir. Öte yandan Amerikan vatandaşı olanların da hayatları, yine cehennemden farksızdır. Gün boyunca köpeköldüren ve kalitesiz bira satışlarıyla para kazanmaya çalıştığı dükkanında, garip insanlarla sürekli muhatap olan Walt ve striptiz kulübünde dans ederek para kazanmak için yüzlerce km. uzaktaki başka bir şehre gitmeyi düşünen Walt’un kızkardeşi Betty’nin de durumu pek parlak görünmemektedir.
Ülkemizde de İstanbul Film Festivali başta olmak üzere, bazı etkinliklerde izleyiciyle buluşmuş olan ‘Kötü Gece’ bağımsız ve deneysel sinemaya meraklı sinefillerin ve yönetmenin takipçilerinin ilgisini çeken, oldukça başarılı bir ilk filmdir. Film, 2006’da Cannes’da yeniden elden geçmiş haliyle gösterilmişti.
Filmin Criterion Collection dvd’sinin içinde, filmin uyarlandığı kitabın yazarı Walt Curtis’in bir animatör arkadaşıyla çektiği Walt Curtis: The Peckerneck Poet (1997) adlı; okuduğu şiirler ve bunların başına açtığı işleri anlatan altmış üç dakikalık orta metraj bir belgesel de bulunmakta.
[youtube url=”http://www.youtube.com/watch?v=jjzmk4kPkqo”]