21.12.2019
The Boys İzlemek İçin 5 Neden
Martin Scorsese’nin Marvel filmlerine yönelttiği eleştirilerle fitilini ateşlediği süper kahraman polemiği üstüne ilaç gibi gelen bir yapım The Boys. Amazon Stüdyoları’nın yapımcılığını üstlendiği dizinin yaratıcıları özgeçmişlerinde Breaking Bad ve Preacher gibi diziler olan Sam Catlin, Evan Goldberg ve Seth Rogen. Peki The Boys’u diğer süper kahraman hikâyelerinden ayıran ve izlenmeye değer kılan nedir?
İşte size 5 neden!
1. Süper Kahramanlığa Taze Bir Bakış
Öncelikle, süper kahramanlık müessesesinin kutsallığı ve dokunulmazlığının alaşağı edildiği bir yapımla karşı karşıyayız. Artık devlet tarafından tanınan ve özel bir şirketin bünyesinde çalışan süper kahramanların neredeyse hiçbiri göründükleri gibi değiller. Aslında birbirinden kötücül veya zayıf karakterli tipler. Gerçek kimliklerini süper güçlerinin arkasına saklayarak türlü pis işi çevirebiliyorlar. Bu da Superman III (1983) filmindeki gibi Süpermen’in tamamen etki altına girip kötü bir karaktere dönüşmesinden çok daha vahim ama izlemesi zevkli bir durum çünkü bu şekilde hiç de alışıldık olmayan bir macera vadediyor.
2. Sıkı Bir Toplum Eleştirisi
The Boys’un asıl meselesi süper kahramanlık üzerinden, günümüzdeki “ünlü” hayranlığına dikkat çekmek. Eğlence dünyasında süper star olarak lanse edilen kişilerin arkasında kıyafetinden makyajına, verdikleri röportajlardan toplum içinde sergiledikleri davranışlara kadar imajlarını belirleyen birer halka ilişkiler ordusu bulunduğu biliniyor. Velhasıl, özellikle sosyal medyada “hayran”larının ilgisiyle beslenen ve neredeyse tapınılan ünlülerin kaç tanesi gerçekte göründükleri kişi? Bu yüzden bu insanlara Tanrı muamelesi yapmak ne kadar doğru? The Boys özellikle bunları sorgulatmayı amaçlıyor.
3. Yeni Bir Meslek Doğuyor: Süper Kahraman Avcılığı
Süperler böyle berbat tipler olunca yaktıkları canlar da fazla oluyor tabi. Canı öyle ya da böyle yanan insanlar da bir araya gelerek yoldan çıkmış süper kahramanların avcılığına başlıyorlar. Bu iş o kadar da kolay olmayacağı için çeşitli yakalama ve imha tekniklerine başvurmak zorunda kalıyorlar. Tabii ki bunlar fazlasıyla yaratıcı teknikler. O yüzden de merak uyandırıyor.
4. Sürprizli Senaryo
Son zamanlarda dizilerdeki ani “U dönüşleri”nden, seyirciyi şoke etme amaçlı sahnelerden The Boys da nasibini alıyor. Ayrıca bilindik süper kahraman senaryolarından farklı olarak bol bol kan ve vahşete de hazırlıklı olun. Bu yüzden yetişkinlere yönelik bir yapım The Boys ve bu da onu türünün nadide örneklerinden biri yapıyor.
5. Antony Starr & Karl Urban
Pelerini, taytı ve jöleli saçlarıyla The Boys’un Superman’i olan anavatancı (!) Homelander rolünde Banshee’den hatırlayacağınız Antony Starr bulunuyor. Onun ezeli rakibi Butcher (Kasap) rolünde ise yine yılların emektarı Karl Urban var. İkisi de Yeni Zelandalı olan Starr ve Urban’ın usta oyunculuklarına şahit olmak gerçekten keyifli. Araya bir de Oscar ödüllü Elizabeth Shue ile Meg Ryan ve Dennis Quaid’in oğlu, yıldızı yeni yeni parlayan Jack Quaid katılınca değmeyin seyir keyfine.