07.09.2018

Transit: Ne Burada Ne Orada, Ne Gitmiş Ne Gidememiş

Christian Petzold’un prömiyerini 68. Berlin Film Festivali’nde yapan yeni filmi Transit haftanın dikkat çekici filmlerinden. Yönetmen 2012 yılında Berlinale’de Barbara filmi  ile En İyi Yönetmen Ödülü’nü almıştı. Transit’i, Phoenix, Barbara, The State I Am In filmlerinde birlikte çalıştığı ve artık hayatta olmayan yazı ortağı Harun Farocki’ye adamış. Harun Farocki aynı zamanda onu yazar Anna Seghers ile tanıştıran kişi. Önce öğretmeni sonra arkadaşı olmuş.

Anna Seghers 1900 yılında Almanya’da doğmuş komünist bir yazar. Aynı zamanda Alman Yazarlar Birliği’nin başkanlığını da yapmış. 1960 doğumlu Christian Petzold öğrencilik yıllarında sadece Batı Alman yazarların kitaplarını okumuş. Onlara Anna Seghers’in kötü bir yazar olduğu öğretilmiş. Ama Petzold 80’lerin sonunda Harun Farocki ile tanışınca onun önerisi ile Anna Seghers’i de tanıyor ve aynı zamanda da onun 1942 yılında yazdığı romanı Transit’le de böylece tanışmış oluyor. Kitap toplama kamplarından, Nazi Almanyasından kaçıp sığınacak bir yurt arayanların yaşamını anlatıyor.

Geçmişle Bugünün Birlikteliği

Christian Petzold, Anna Seghers’in romanını, izleyiciyi adeta bir bulmaca çözer gibi film izlemeye davet edecek bir kaygı ile sinemaya aktarmış. Sanat tasarımı olarak düşündüğümüzde filmin zamanının İkinci Dünya Savaşı yılları olduğunu düşünüyoruz. Ama sokaktan geçen filme dahil olmayan diğer insanlar ve bazı mekanlara, bazı karakterlerin kıyafetlerine bakınca sanki günümüz anlatılıyor gibi. Geçmiş ve bugün o kadar birbirinin içine giriyor ki zaman zaman konuyu takip etmekte zorlanıyoruz. Ama geçmişin politik sorunları ile bugününkiler oldukça ortak. Ve anlatılmak istenen duygular evrensel.

Bir Film İzlemek Bulmaca Çözmek Gibi

Transit izlenmesi kolay olmayan filmlerden. Bulmacayı çözerken içinde kaybolmak olası. Ama anlattığı konular, verilmek istenen mesajlar ve tabii ki oyuncuların doğallığı ilgiyi sağlam tutuyor. Filmde ele alınan konular sığınmacılar, konsolosluklarda vize alarak bulundukları ülkeyi terk etmeye çalışanlar, aşk, kalmak, giderken geride bırakılanlar ve bunların duyguları. Nedeni ya devletler arası savaş, ya kişisel mücadeleler olsun gitmek, unutmak, terk etmek, edememek, aşk, güven geçmişte de vardı bugün de var ve gelecekte de olacak.

Filmdeki sağır dilsiz, Afrikalı Marsilya’da kaçak olarak yaşayan annenin çocuğunun kahramanımız Georg’a duymak istediği güven, bugün Suriye’den kaçan mülteci çocuklarda yok mu? Devletler arasındaki politikalar mahallelerinde özgürce top oynamak isteyen çocukları etkiliyorsa bu sorun geçmişte de vardı bugün de var ve gelecekte de olacak. Vize almak için bekleyen insanların arasında köpekleri ile ülkeden çıkmak isteyen kadın o kadar bugünden bir karakter ki. Onun varlığı ve yokluğu filmin umut , umutsuzluk ikileminin arasında gidip gelmesine bir örnek.

Filmin güçlü yanlarından biri duygularla ilerlemesi. Böylece izleyici de kendisini filmin kahramanlarından biri gibi görebiliyor. Günümüz dünyası ekonomik ya da kültürel nedenlerle göçmenliğin, politik nedenlerle mülteci ya da sığınmacı olmanın çok çeşitli örnekleri ile doluyken tüm bu iki arada olma durumunu İkinci Dünya Savaşı ile bağdaştırarak anlatan ve sanatsal yanı da oldukça güçlü olan Transit filmi bu haftanın ilgi çekecek filmlerinden.