24.08.2022

Umberto D.: Babaya İthaf

Güney YURDAKUL

Ayın Yönetmeni Vittorio De Sica’dan Umberto D. – 1952

Umberto Domenico Ferrari küçük bir memur emeklisidir. Sürekli olarak vaat edilen ancak hiçbir zaman gerçekleşmeyen maaş zamlarını beklemektedir. Yaşam düzeyi zaman geçtikçe daha da düşmektedir. Tüm ekonomik güçlüklere rağmen Umberto; dış görünüşüne dikkat eden, temiz giyinen biridir. Köpeğinden başka bir yakını olmayan Umberto hayatın sıkıntılarına dayanamaz ve köpeğiyle birlikte intihar etmeye kalkışır.

Karşımızda tarihin bireyler üzerinde bıraktığı etkilerin güzel bir örneği bulunuyor. Toplumla karşı karşıya kalmış bir adamın yalnızlık trajedisini izlemekteyiz. Yoksulluk ve yaşlılıkla kenara sürüklenmiş durumda. Bir zamanlar görece iyi gelirli bir devlet memuru olan Umberto, artık sadece kendisini ve köpeğini besleyip barındırmaya bile yetmeyen bir emekli maaşına kalmış vaziyette.

İşlenen bu ana konunun bağlantılı olduğu bir diğer konu da 1950’li yılların İtalya’sının toplumsal sorunlarıdır. Umberto’nun yaşam mücadelesi anlatılırken toplumsal değişimdeki dengesizlik de gözler önüne seriliyor. Film, modernleşen dünyada herkesin birbirine yabancılaşmasına da belli noktalarda değiniyor. Savaş sonrası türlü sıkıntılar ile boğuşan toplumun zaman ilerledikçe evrensel değerlerini nasıl kaybettiğini ve insanların nasıl bencilleştiğini gösteriyor. İçinde bulunduğu duruma acıdığımız Umberto bile bazı noktalarda bencil davranarak sempatikliğini kaybeder. Yine de yaşama, insani değerlerden ödün vermeden tutunabilme kavgası vermektedir. Çünkü o; insani ilişkilerin deforme olduğu, vicdan ve merhametin rafa kaldırıldığı, her şeyin maddiyata dayandırıldığı bir hayata köpeği ile karşı koymaya çalışan yegâne insanlardan biridir. İnsani olarak düştüğü bu zor durum, kalbimize işler. Yoksulluğun getirdiği ıstıraba karşı onurunu koruma ve bu noktada gösterdiği kararlılık o karaktere saygı duymamızı sağlar.

Umberto karakterine can veren Battisti’nin, bu filmden önce hiçbir oyunculuk deneyimi yoktur. Aslen Floransalı bir matematik öğretmenidir. Buna rağmen diyaloglardaki doğallığı ve karakterin duyduğu acıyı yaşlı bir adamın suratında çok iyi göstermesi, akımın reddettiği yıldız sistemini aratmaz hale getirmiştir.

De Sica, Umberto D. ile İtalya’nın terk etmeye çalıştığı faşist ideolojinin de kolay kolay silinemeyeceğini anlatmaya çalıştığı, yarattığı karakterlerden okunabilir. Ev sahibesi Antonia, yaşam tarzını sürdürebilmek için sıradan insanları istismar eder. Görünüşte sosyetik bir karakter gibi görünür. Düzgün insanlarla entelektüel vakit geçirir. Fakat bu kadın tıpkı faşist hükümet gibi oyunu iki türlü oynamaktadır. Hükümet, ahlak dersleri verirken birçok vahşete imza atmıştır. Antonia da Umberto’nun odasını seks için kiralamaktan çekinmez ama hizmetçisinin evlilik dışından olan çocuğunu öğrendiğinde evden atacaktır.

Akımın sonu olarak görülen bu film, finalinde karakterimizin en çökmüş anında bile umudu ve iyiliği temsil eden köpeği sayesinde yaşama tutunması, De Sica’nın bu zamana kadar anlattığı ve gösterdiği tüm karamsar tabloların arkasında güzel günlerin geleceğinin mesajıdır.

*De Sica babası Umberto’ya ithaf ediyor filmi. Babası da bir memur emeklisi. Babasına ithaf ederek aslında dönemin İtalya’sındaki tüm Umberto’lara sesleniyor.

*Umberto’nun yoksul bir hayat yaşıyor olmasına rağmen kalın kalın kitaplara değerli eşyalara ve belli bir kültürel birikime sahip olması bana, Atıf Yılmaz’ın Ah Güzel İstanbul filmindeki Haşmet İbriktaroğlu’ndan başkasını hatırlatmamıştır.