28.03.2019

Vizyon Menüsü – 29 Mart

Bu hafta vizyona giren filmlerden sizlerin beğeneceğini umduğumuz dört adet yabancı yapım önermek istiyoruz.

Loro

Bu haftanın vizyon menüsünün parlayan yıldızı hiç kuşku yok ki Loro. Dünya prömiyerini geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 43. Toronto Film Festivali’nde 150 dakikalık versiyonuyla yapan film, ülkemizde ise ilk olarak, geçtiğimiz sene gerçekleştirilen Filmekimi 2018’de seyirci ile buluşmuştu. Her filmiyle olay yaratan, La grande bellezza – The Great Beauty (Muhteşem Güzellik) ile Oscar’a, The Young Pope ile TV ekranlarına uzanan Paolo Sorrentino, yine ülkesinin entrika dolu dünyasına dönüyor ve kamerasını bu kez eski başbakan Silvio Berlusconi’ye çeviriyor. Sorrentino, Loro’da ünlü siyasetçinin hem özel hayatına dokunuyor hem de İtalyan siyasetini hicvediyor. Siyasi kariyerinin yanı sıra ülkesinin en zengin kişilerinden biri olan Berlusconi’nin portresini çizerken çok konuşulan skandalların perde arkasına da bakıyor. Biyografi türünün sevenlerine duyurulur.

Kursk

Haftanın vizyon menüsünde öne çıkan ikinci film ise Kursk. Film, dünya prömiyerini geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 43. Toronto Film Festivali’nde yapmıştır. Thomas Vinterberg yönetmenliğindeki film, 120 Rus askerinin ölümüyle sonuçlanan Kursk isimli denizaltının batma hikâyesini konu ediniyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana Rus Donanması’nın gerçekleştirdiği ilk tatbikatta kullanılan K-141 Kursk denizaltısı batmaz diye düşünülmekte ve mürettebatı donanmanın en iyilerinden oluşmaktadır. Bu mürettebatın içinde Kaptan Mikhail Kalekov da vardır. Kendini işine adamış deniz subayını evde bekleyen hamile bir eşi ve çocuğu vardır. Mikhail ve mürettebat Kursk’a biner ve Barents Denizi’ne dalarlar. Bir süre sonra beklenmedik patlamalar olur ve mürettebatın bir kısmı hayatını kaybeder. Mikhail ve bir grup subay su geçirmez arka kabinlerde güvendedir. Grubun kurtarma gelene kadar yetecek havası ve erzağı vardır ancak yardım ne zaman gelecektir? Denizaltının sismik etkinliği tespit edildiğinde İngiltere, Fransa ve Norveç yardım teklif eder ancak Rusya siyasi sebeplerden dolayı durumun kontrol altında olduğunu söyler. Kaybedecek vakit yoktur ve zaman daralmaktadır. Tarih ve dramanın buluştuğu film haftanın izlemeye değer yapımlarından.

 

Deli ve Dahi (The Professor and the Madman)

Bu hafta vizyon menümüzden sizlere önereceğimiz üçüncü film ise Deli ve Dahi (The Professor and the Madman). Mel Gibson’ın başrolünde yer aldığı film, 19. yüzyılda Oxford İngilizce Sözlüğü’nün on bin kelimelik ilk baskını hazırlamaya koyulan James Murray’nin hikâyesini anlatıyor. 19. yüzyılın ortasında sözlüğün ilk baskısını çıkarmak için gecesini gündüzüne katan bir profesörün eline, bir akıl hastanesinden 10.000 kelimelik devasa bir çalışma ulaşır. Dr. W.C. Minor çok tehlikeli hastaların konulduğu bir akıl hastanesinde yatmaktadır. Profesör James Murray’in hazırladığı sözlük için 10.000 kelimelik bir liste gönderdiğinde iki adamın yolları kesişir. Haftanın biyografi içerikli bir başka filmi olan Deli ve Dahi, izlemeye değer bir yapım olarak seyircisini bekliyor.

Bu hafta vizyon menümüzden önereceğimiz dördüncü ve son film ise Aşktan Kaçılmaz (Juliet, Naked). Film, dünya prömiyerini geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 14. Sundance Film Festivali’nde yapmıştır. Ünlü yazar Nick Hornby’nin 2009 yılında yayımlanan aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan film, bir zamanlar birbirlerine aşık olan Annie ve Duncan çifti ile bir dönem müzik kariyerinde önemli bir yere gelmiş Tucker Crowe’un hikâyesini anlatıyor.