10.07.2016

Yönetmen Koltuğu: Andrei Tarkovski


Andrei Tarkovski (2)

Sinema tarihinin kilometre taşlarını oluşturacak en önemli isimler sayılacaksa bunlardan kuşkusuz ilklerden biri Andrei Tarkovski olmalı. Sovyet Rusya’sının yetiştirdiği, sınırsız imkân vererek yaratıcı olmalarını sağladığı isimlerden olan Tarkovski, elindeki fırsatı sonuna kadar gerçekleştirerek bu dünyadan göçer.  Öldükten sonra Lenin Ödülü’nün sahibi olan Tarkovski, ne yazık ki sürgünde yaşamını yitirir. Sadece bir yönetmen değil bir düşünür olan Tarkovski’yi aslında bir modern zamanlar filozofu olarak tanımlarsak emin olun abartmış olmayız. Tarkovski, düşünmekten, sorgulamaktan, irdelemekten asla vazgeçmemiş bir inançlı. Tanrı’ya sonsuz bir bağlılık içerisinde olmakla kalmayan, her filminde bir nevi ona bağlılığını ritüel şeklinde yerine getiren bir çilekeş, derviş de diyebiliriz kendisine. Her filminde içerisinde yaşadığı derin sorgulamaları biz seyircilere –belki de Tanrı’ya demek gerek- anlatmaya çalışan bu adam, muhtemelen ruhani yükünü hafifletmeye çalışır böylece. Hristiyanlığın tüm imgelerini filmlerine incelikle yerleştirip de seyircilerinin bilinçaltına girerek misyonerlik de yapıyor diyemez miyiz? Bana kalırsa demeliyiz. Hale, yumurta, süt, ekmek, şarap ve daha neler neler hizmet eder onun bu amacına. Lakin Tarkovski filmlerinin, olmasa olmazlarından en önemli olanları köpek, yağmur, su, köhnemiş yapılar, rüyalar, ayna, derinlikli görsellik, kadraj içinde kadraj olarak sayabiliriz.

Anlatmakla bitmeyecek, derin ve tartışmaya açık bu yönetmeni bir nevi içsel yolculuklarından yani filmlerinden en başarılı beş tanesi ile anlamaya çalışalım.