24.08.2022

Yönetmen Koltuğu: Peter Weir

peter

Mert Erez

1944’te Avustralya’da doğan Weir, gençliğinde sinemaya ve öykü anlatımına merak sardı. Görünenden çok, görünmeyeni anlatmayı arzuladı. Ülkesinin sanat okullarında eğitim gördü ve sinema yapmaya başladı. 1970’lerde devlet desteğiyle gelişme gösteren Avustralya sinemasının öncü yönetmenlerinden biri oldu. Orada yaptığı çalışmalardan sonra Hollywood’a kayan Peter Weir en unutulmaz filmlerini orada gerçekleştirdi.

WEIR’İN SİNEMASI:

Peter Weir filmlerinin karakterlerini oluştururken içsel çatışmaları kullanır. Bu çatışmalar; kimi zaman din, kimi zaman aşk, kimi zaman vicdan olur. Bu çatışmaların dışında, modern dünyanın yarattığı tek tip yaşama düzenini eleştirir ve bazı karakterlerini ona göre oluşturur. Her ne kadar karakterlerini iç faktörler oluştursa da öykülerinin içine gizlediği dış faktörler filmlerini şekillendirir ve bu çatışmalardan ortaya kült filmler çıkarır.

Görsel olarak ise teknolojiyi işin içine çok fazla dahil etmeden, şiirsel ve doğal görüntüler kullanmaya özen gösteren yönetmen, dingin görüntülerin içine akıcı film temposunu yedirmeyi başarıyor. Filmlerinde yakaladığı kusursuza yakın görüntüleri, iyi yazılmış karakterler ve diyaloglarla harmanlamış ve etkileyici film müzikleri kullanmıştır.

Onun bir yeteneği de filminde yer alan her oyuncudan sonuna kadar performans almayı bilmesi. Az sonra okuyacağınız filmlerin hepsinde, başrol oyuncuları “En İyi Oyuncu” ödüllerine aday gösterilmiş ve çoğunu kazanmıştır. Hatta birçok eleştiri yazısında o oyuncuların en iyi performansı olduğundan bile bahsedilir.

İZLENMESİ GEREKEN 5 FİLMİ:

GALLIPOLI / 1981

20.yy’ın başında Avustralya’nın farklı kesimlerinden iki kısa mesafe koşucusu gencin spor yarışmaları sırasında başlayan dostlukları,ülkelerinin I. Dünya Savaşı’na dahil olması ile gönüllü olarak katıldıkları orduda da devam eder. İngiliz Milletler Topluluğunun 2. sınıf üyeleri olarak görülen Avustralya ve Yeni Zelanda’nın askerlerinden oluşan ve kısaca ANZAC adı verilen birliklere katılan Frank (Mel Gibson) ve Archy (Mark Lee) aslında kendilerini hiç ilgilendirmeyen bu savaşa serüven, heyecan ve değişiklik yaşamak, dünyayı görmek için katılmışlardır. Mısır’da geçen eğlenceli bir eğitim döneminin sonunda da 1915 yılında Çanakkale’de Gelibolu’ya sevkedilirler. Burada vatanlarını canla başla savunan Türk askerinin müthiş direnişi ile karşılaşınca acı gerçekle yüz yüze gelirler.

Peter Weir’in tarzını oturtmaya ve dünya çapında adını duyurmaya başladığı film, senaryosu ve oyunculuklarıyla dikkat çekiyor. Arka planında bir savaş hikâyesi anlatılsa da başta da söylediğimiz gibi film, karakterlerin iç çatışmalarından besleniyor.

Gallipoli, “En İyi Yabancı Film” dalında Altın Küre’ye aday gösterildi ve Avustralya’da neredeyse tüm festivallerden ödül almayı başardı.