22.05.2016

Züccaciye Dükkânında Bir Sinefil – 2

Efendim bu hafta dükkânımızdaki ürünlerde İngiltere kokusu var, hem de Shakespeare İngiltere’sinin. Malumunuz Dickens İngiltere’sine gitmek pek popüler son zamanlarda, biz bunun yerine biraz daha gerilere, entrikalarla dolu çağlara gitmeyi uygun gördük; bu sebeple vitrinimize Henry V, The Lion in Winter ve III. Richard’ı ele aldıkları dönem itibariyle doğrusal, çekim yıllarına göre ters olarak koyduk. Umarız beğenirsiniz, müşteri memnuniyeti esastır ne de olsa.

The Lion in Winter (1968)

12. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’ye hükmeden II. Henry dönemini anlatan Anthony Harvey’in The Lion in Winter’ı, her şeyden önce kadrosuyla dikkat çeken bir eser. Peter O’Toole (II. Henry) ve Katherine Hepburn (Eleanor) gibi kariyerlerinin en olgun dönemindeki ustaların yanında Nigel Terry (John), Anthony ‘’Hannibal’’ Hopkins (Richard) ve 80’li yılların sonunda James Bond olarak karşımıza çıkan Timothy Dalton (II. Philip) gibi gelecek vadeden oyuncuların yer aldığı film, İngiltere’deki iktidar savaşının kıskacında kalan bir ailenin en zor günlerine odaklanıyor.

Taş duvarları kendi aralarındaki güç mücadelesi nedeniyle birbirine zindan eden II. Henry ve ailesinin yaşadıkları, bir noktadan sonra ‘’Olmaz olsun böyle iktidar!’’ dedirtecek kadar boğucu ve sıkıntılı olarak yansıtılıyor Harvey’in filminde. Taht peşindeki evlatlar, Fransa ile mücadele halindeki II. Henry, esaretinden kurtulmaya çalışan sabık kraliçe, düşman toprakları karıştırmaya çalışan Fransa kralı gibi farklı amaçlar etrafında fırtına yaratan karakterler ve bu karakterleri canlandıran oyuncuların güçlü performanslarıyla adına Shakespeare İngiltere’si denilen o lanet dönemin en çarpıcı örneklerinden olan The Lion in Winter’ı vitrinin orta yerine bıraktık usulca, etikete bakıp kaçmadan önce Peter O’Toole ile Katherine Hepburn’ün eşine kolay rastlanmayacak düellosunu düşünmenizi öneririz.

III. Richard (1955)

‘’İngiltere’nin hikâyesi, diğer pek çok ülkeninki gibi, tarih ve efsanenin birleşimidir.’’ cümlesiyle açılan Laurence Olivier’in Shakespeare’in eserinden uyarladığı III. Richard, efsanelerinden arındırılmış bir tarihin yitireceği zenginlikten dem vuran pasajların ardından bizleri 15. yüzyıla damga vuran, Kral Edward ve eşi Quenn Elizabeth’in bile farklı armaları taşıdığı, York ve Lancaster hanedanlıkları arasındaki Güller Savaşı’nın ortasına atarak nem kokulu bir tarihle baş başa bırakır.

III. Richard, Shekaspeare’in varlığını ve esere kattıklarını dışarıda tuttuğumuzda herhangi bir yönüyle parlama gücünden yoksun bir eser olsa da, Kenneth Branagh’ın başımıza Shakespeare uzmanı kesilmesinden çok önce, bu alana yönelip onu perdeye taşımayı mesel edinmiş bir sinemacının varlığına delalet etmesi bakımından kıymetli bir eserdir. Hem Güller Savaşı hakkındaki tarihi malumatımızı arttırmanız hem de Kenneth Branagh’ı Shakespeare uzmanı olarak pazarlayanların ağzına vurabilmeniz için III. Richard’ı buraya bırakıyoruz, gerekeni yapacağınızdan yana herhangi bir kuşkumuz yok.

Henry V (1944)

Shakespeare’in aynı isimli oyunundan Laurence Olivier tarafından uyarlanan Henry V, sinemayla tiyatroyu iç içe geçirmenin bile ötesine geçecek hamlelerle izleyicinin algısını bozmayı başaran tuhaf bir eser. V. Henry’nin 1415 yılında Agincourt’ta yaptığı savaşın Shakespeare tarafından yazılmış oyununun 1600 yılının 1 Mayıs’ında sahnede sergilenmesini 1944 yılında sinema filmi olarak aktaran bir eseri bu şekilde anlatmanın biraz kafa karışıklığı oluşturacağının farkındayız ama prospektüsü tam olarak okumanın her zaman fayda sağlayacağı kanaatindeyiz.

Tuhaf yapısı nedeniyle sahnede başlayan ve reaksiyonlarını doğrudan filmin içine dâhil ettiği seyircilerin arasında hikâyesini anlatan Henry V, yer yer sahneden uzaklaşıp sarayın merdivenlerine ya da kamp kurmuş askerlerin arasına giderek izleyicinin ilgisini film boyunca canlı tutmayı başarıyor. Zamanına göre oldukça ilerici olan bu oyunbaz eseri, iç içe geçmiş İngiltere tarihinde boğulmamanız ve Laurence Olivier’in dehasına saygı duyabilmeniz için buralara bırakıyoruz, keyifli bir alışveriş olacağının garantisini verdik bile.