08.10.2016

Filmekimi Günlükleri – 1

cannes-review-ken-loachs-personal-and-touching-i-daniel-blake

I, Daniel Blake (Ben, Daniel Blake)

Ken Loach ustanın Cannes Film Festivali’nde büyük ödülü kucakladığı son yapımı I Daniel Blake, şüphesiz izleyeni fazlasıyla etkiliyor. Yönetmenin filmografisinin belki de en duygusalı olan I Daniel Blake, yine devlet kurumlarını, işlemeyen bürokrasiyi, yalnız kalmış yoksul halkı, çocuklarıyla yaşam mücadelesi veren kadınları odağına alıyor. Üstelik bu kez çocuklarıyla yapayalnız hayat mücadelesi veren kadına, en az onun kadar çaresiz, onun kadar yalnız yaşlı bir adam olan Daniel yol arkadaşlığı yapıyor. Aslında izlediğimiz de Daniel’in hayatı. Bu, yakın zamanda kalp krizi geçirdiği için doktoru tarafından çalışması yasaklanan Daniel’in işsizlik maaşı almak için verdiği amansız mücadele insanın tabir caizse adeta kanını donduruyor. Böylesine bir hayata eşlik eden bir de Kattie ve çocuklarının dramı, üzerine tuz biber ekiyor. Loach hep başarılı, yine başarılı… Fakat alacağı olsun ki bu defa bizleri ağlatmayı da bir borç bilmiş. Ne diyelim, ustanın yaptığından sual olunmaz.

Tuba BÜDÜŞ

julieta

Julieta

Pedro Almodovar, La piel que habito ile tırmandığı everestinin zirvesini görmüş sadece İspanyol sinemasının değil, dünya sinemasının önemli yönetmenlerinden biri. Yarattığı sinema ile kendisinden sonraki kuşağa ilham perisi olan Almodovar, son iki filmiyle daha çok soluklanma evresine girmiş gibi. Los amantes pasajeros ile çerezlik bir seyir zevki ile bizi buluşturan yönetmenimiz son filminde ise güçlü bir dram yapma arzusuyla yola çıkmış, fakat çatışmasını bana kalırsa çok da etkili kuramamış sanki. Elbette usta bir göz tarafından çekilen her film gibi soluksuz bir şekilde, kırpılmayan gözlerle izleniyor Julieta. Lakin yine kırmızılarla sarıp sarmalanmış, birbirinden renkli kadının hikâyesiyle örülmüş, kurgusu ustalıkla kurulmuş tertemiz, kusursuz, jilet gibi bir film olan Julieta, kurduğu çatışma noktasında etkileyiciliğini sağlayamıyor. Bir anne ile kız ilişkisini yine perdeye yansıtan Almodovar, unutulmaz tatlardan sonra biraz damakta kekremsi bir tat bırakıyor. Alışılagelmiş Almodovar kadınlarına göre daha sakin olan karakterleri de belki yabancılık çekmemize sebep oluyor kim bilir?

Tuba BÜDÜŞ

Almodovar her zamanki bilindik sularda yüzüyor ve kadınların dünyasına yine cesurca dalıyor. Bu kez de birden fazla kadının ve farklı kuşaklara ait sorunlarını irdeliyor ve bunu yaparken de muazzam bir görsellik sunuyor. Geçişler, imgeler tadından yenmeyecek düzeyde ama senaryo? Onun için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Pembe diziden hallice olan ve ülkemizde Çağan Irmak filmlerine denk düşen olaylar ve diyaloglar filmin kalitesini de biraz düşürüyor haliyle. Almodovar sevenler yine de keyif alacaklardır ama ondan çok iyi bir film beklemiyorlarsa.

Onur KIRŞAVOĞLU

Almodovar’ın melodramın düzeyini fazlaca ağdalı hissettirdiği vasat bir film diyebiliriz. Yönetmenin düşüşü devam ediyor. Kısıtlı senaryonun, aşama kaydedemeden sinematografinin içinde boğulduğu bir film olarak değerlendirilebilir. Filmin en iyi yanının her şeye rağmen belli çaba içindeki oyuncu performansları olduğunun altını çizmek lazım. Ancak metin yeterli olmayınca, oyuncular da yok olup gidiyorlar.

Haktan Kaan İÇEL

The Handmaiden

The Handmaiden (Hizmetçi)

İntikam üçlemesi ile gönlümüzü kazanan ve bunun üzerine de sağlam filmler yapan Chan-Wook Park, son yıllar biraz adını unutturdu ve sevenleri çok memnun edemedi. Bu sebeple olacak ki bu filme olan heyecan ve beklentiler de oldukça düşüktü. Düşük olması beğeniyi artırdığından mıdır bilinmez film bir başyapıt olmasa ve sorunları olsa bile keyif verdi. Bildiğimi Chan-Wook Park atmosferi, yine onun kamerasından çıkma kadrajlar ve görsellik bütünü her zamanki gibi. Manevralar konusunda da sıkıntılar yaşamayan ve oldukça cesur sahneler barındıran filmin ana hatlarının çoğunluğu ise epey eskimiş durumda. Bununla birlikte başyapıtın direğinden dönse dahi film oldukça etkileyici.

Onur KIRŞAVOĞLU

Chan Wook Park yine mükemmel bir görüntü işçiliğiyle ve sanat yönetimiyle sinematografik bir filme imza atıyor. Filmde anlatılan hikaye, oyunbaz hamlelerle izleyiciye sunulurken seksi ve kışkırtıcı olmayı başarıyor. Oyuncuların uyumunun artı puan olduğunu belirterek, yönetmenlik anlamında Park’ın gerçekten de formda olduğunu söylemekte yarar var. Belli ki ülkesine geri dönmek Park’a yaramış.

Haktan Kaan İÇEL

Swiss Army Man

Swiss Army Man (Çakı Gibi)

Dan Kwan ve Daniel Scheinert’ın yönetmenliğini yaptığı Swiss Army Man, sadece Filekimi’nin değil bu yılın en ilginç filmi olabilir. Paul Dano ve Daniel Radcliffe’in başrolünde olduğu film, esas gücünü senaryosundan ve Paul Dano’nun unutulmayacak performansından alıyor. Çok absürt bir hikâyeden bu kadar dokunaklı bir dostluk hikâyesi çıkarabilen ekibi tebrik etmek gerekiyor açıkçası. Kendi dünyasında kendi mantığını seyircisine kabul ettiren filme kapıldığınız anda salondan hem gülerek hem de hüzünlenerek ayrılacağınıza eminiz.

Seçil TOPRAK

Paul Dano’nun adeta tek kişilik gösterisine dönen filmde, Daniel Redcliffe’i daha önce hiç görmediğiniz bir rolde görüp şaşıracaksınız. Uzun zamandır izlediğim en tuhaf film olan Swiss Army Man, sinemada eşi benzerine az rastlayacağınız bir deneyim olarak ilgi çekici kabul edilebilir. Özgün senaryosuna, melankolik atmosferini eklediğimizde ileride kültleşmeye aday bir iş ortaya çıkıyor. Özetle yokluğun içinde keşfedilmeyi bekleyen çirkin ördek yavrusu…

Haktan Kaan İÇEL

juste-la-fin-du-monde

Juste La Fin Du Monde (Alt Tarafı Dünyanın Sonu)

Sinemanın altın çocuğu Xavier Dolan’ın Cannes Film Festivali’nden Büyük Ödül ile dönmesinden sonra gözler Dolan’ın yeni filminin üzerine yoğunlaşmıştı. Yeni filminde Dolan sıkışık yakın planlarla gerilim dozajını arttırmaya çalışırken, bir aile dramını yaratıcılıktan uzak bir senaryoyla izleyicisine sunuyor. Filmin belki de en büyük sorunu tiyatro oyunundan uyarlandığı senaryonun Dolan’ın stiliyle sinemaya aktarılamaması denilebilir. Apaçık bir şekilde izleyiciye tiyatro oyunu olduğunu hissettiren yapım, sinemaya adapte olma sancıları çekiyor. Maalesef sinematografisinin en zayıf filmi…

Filmin uzun eleştirisi için tıklayın.

Haktan Kaan İÇEL