10.08.2016
Yönetmen Koltuğu: Krzysztof Kieślowski
2) Trois Couleurs: Bleu (Üç Renk: Mavi) – 1993
Üçlemenin bu ilk filmi Trois couleurs: Bleu, Fransa bayrağındaki özgürlüğü simgeleyen mavi rengini fon alır bu kez de. Talihsiz bir kazada kocasını ve kızını kaybeden Julie’nin (Juliette Binoche) geçmişle hesaplaşıp, özgürlüğüne kavuşmasına şahit oluruz. Öncesinde her ne kadar fevri bir davranışla intihar etmeye kalkışsa da Julie, daha sonra adım adım geçmişini çözme yoluna gider. Fransa’da geçen bu hikâyede odaklanacağımız tek karakter de Julie olmakta. Yan karakterler Julie’nin kapsamında karşımıza çıkmaktalar sadece. Ünlü bir besteci olan kocasının ölümünün ardından Pandora’nın kutusu açılır adeta. Kocası ve evlilikleri hakkında bilmediklerini öğrenir ve öğrendikçe de iyileşir, özgürleşir Julie. Tüm bunların dile getirilmesi, seyirciye aktarılması kusursuz bir seyir izler kuşkusuz. Filmde Julie’nin geçmiş ile ilgili her şeyi satarak uzaklaşması, sadece kızının odasındaki, filmin en büyük imgelerinden biri olan mavi boncuklu lambayı alması her şeyin ne kadar incelikle dokunduğunun ispatıdır. Zira Julie, sadece bu lambayı beraberinde götürerek, hem kızını yanına almış, hem de onu da kendisi ile birlikte özgürleştirmiş olur.
Doğum ile ölümün, ihanet ile affetmenin, özgürlük ile esaretin kucak kucağa olduğu Trois couleurs: Bleu, sinematografi açısından da çok başarılı. Her şeyin bu kadar derinlikle çizildiği bu muhteşem filmde olağanüstü müziklerinde en az bir karakter kadar önem arz etmesi özellikle klasik müzik tutkunlarının kaçırmaması gerektiğinin ispatı.