10.08.2016
Yönetmen Koltuğu: Krzysztof Kieślowski
4) La Double vie de Véronique (Veronique’nin Çifte Yaşamı) – 1991
La Double vie de Véronique, birbirinin aynısı iki bebeğin annelerinin anlattıklarını dinlerken görmemiz ile başlar. Birbirlerinden haberdar olmayan Polonya’da yaşayan Weronika’yı ve Fransa’daki eşi Véronique’i büyüyüp genç kız olduklarında izlemeye devam ederiz. Yalnız, Weronika ile Véronique’in benzerlikleri sadece fiziksel değildir. Yetenek, duygular, karakter, iş, aile her şey ama her şey tıpkı bir elmanın diğer yarısı gibidir. Weronika’nın hayatı ile başlayan anlatım kısa bir süre sonra hayatını yitirmesiyle tam olarak Véronique’e döner. Véronique, Weronika’dan tamamen habersiz ama onun hayatını kaybetmesine neden olan yanlışları yapmayarak yoluna devam eder. Bir nevi ikisinin birlikte yaşaması mümkün olmayan bir hayatta, biri diğerini yaşatmak için kendini feda eder adeta. Zira bir anlığına Weronika’nın eşini görmesi sonucu onu kaybederiz. İki yarım hayat, iki Veronik, sonunda tek vücut olarak devam eder diye de düşünebiliriz hiç kuşkusuz. Véronique’in âşık olduğu bir Tanrı gibi çizilen, kuklacı ve yazar Alexandre Fabbri filmin etkin olan tek erkeği. Alexandre, filmin ufak bir bölümünde aslında kukla sanatı ve yazarlık yeteneğiyle Veroniklerin hayatını, filminde özünü özetler.
Veroniklerin birbirlerinin tamamen eşi olmalarının tam tersine iki zıt rengi (kırmızı ile yeşil) filmine başarıyla yediren Kieślowski, yine zıtlıkların gücünü başarıyla kullanır böylece. Kieślowski, bu tamamen kişisel, içe dönük gibi duran hikâyesine ufak dokunuşlarla dönemin siyasi atmosferini yedirmekten de geri durmaz her zamanki gibi. Irène Jacob’un muhteşem performansı için ise söylenecek söz yok.