19.05.2016

Sinemada Chaplin

The Great Dictator

The Great Dictator – 1940

Tüm Zamanların Kötülük Tarihi 

Tüm zamanların en büyük sinemacılarından biri olan Charlie Chaplin, 1940 yılında dünyayı saran kötülük dalgasının profilini gözler önüne serdi. Diktatör rejimlerin insanlığa ihanetini, mizahın dikenli diliyle izleyicisine sunmayı amaçladı. Hitler rejimini düşünerek yarattığı filmi, 20. Yüzyılın ilk yarısındaki faşizm dalgasını tüm cüratkatlığıyla akıllara kazırken, aslında geleceğin de portresini yansıttığını bilemiyordu. The Great Dictator, zorba rejimlere ve iktidarlara dair çarpıklığı tüm çıplaklığıyla anlatmayı tercih eder. Herkesin bildiğinin altını çizer. Üç maymunu uyandırmayı hedefler. İşte bu yüzden de tüm sinema tarihinin tartışmasız değerdeki başyapıtlarından biridir.

Chaplin iktidar hırsının yarattığı yıkımları en incelikli ayrıntılarıyla filmine işlerken; diktatörlere, militarizme, kapitalizme ve emperyalizme dair anlatmak istediği her şeyi film anlatır. Üstelik bunu yaparken korkusuzca mesajlarını gediğine oturtarak, tüm zamanların kötülüğüne dair tespitlerde bulunur. Bu bağlamda The Great Dictator körleşen toplumların köleleşmiş, kandırılmış, korkutulmuş baskı altındaki insanlarının nasıl aptal yerine konulduğunu gösteren bir ayna görevi görür.

İnsanlar ağlanacak hallerine gülerken, Chaplin’in acıklı gözlerle onlara baktığını anlayamazlar. Bu yüzden de döneminde yapılan eleştiriler belli kesimlerce sadece komedi olarak görüldüğünden, yeterince dikkate alınmaz. Ancak filmin içindekileri anlayan insanların karnına yumruk gibi çöken bir film olarak hafızalardaki yerini alır.

Filmin vizyoner bakış açısı, günümüze de ayna tutmayı sürdürüyor. Baskı altındaki her toplumun, çektiği acılar filmin çekildiği yıldan farksız değil. Faşizm aynı yüzüyle günümüzde varlığını sürdürürken, sadece mekan değiştirdi. Teknolojiler gelişti. Ancak insanların yaşadığı acılar hala dinmedi. Ve daha da büyümeye devam ediyor. İşte The Great Dictator’u muhteşem bir film yapan da bu nokta denebilir. Seneler geçse de, film güncelliğini bir an bile yitirmediği gibi her gün biraz daha hatırlanan ve göz önüne çıkmayan bir haline geliyor. Sinema tarihinde belki de Dr. Strangelove ile birlikte en unutulmaz politik taşlama olarak yıllar geçse de tadı daha lezzetli hale gelen bir film diyebiliriz.

Sonuç olarak kayıtsız, şartsız liderlere teslim olmanın, söylenen her kelimenin ve eylemin bilinçli bir şekilde anlamının anlaşılmadığı durumlarda, anlamaya çalışmayan halkların yavaş yavaş yer yüzünden silineceğinin bir filme sığdırılmış haline “The Great Dictator” denir. Bir bütün olarak bakıldığında bir filmden öte, kısacık zamana sıkıştırılan bir ders niteliği taşıdığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.

Haktan Kaan İÇEL