15.08.2016

Yönetmenler ve Takıntıları

Stanley Kubrick ve Banyolar

Bir film yönetmeni olmasından öte Stanley Kubrick, genel olarak sanat için bir kilometre taşıdır. Az, öz ama zengin filmleri, konuları ve sahneleri ile yıllarca süren tartışma ve spekülasyonlara konu olmuştur. Yakın zamanda gösterime giren “Room 237” belgeseli 1999 yılında kaybettiğimiz Kubrick’in hâlâ çok saygı duyulan ve merak edilen, pek çok kez de çalışma konusu olan bir sinema figürü olduğuna delildir.

Filmlerindeki semboller bazen açıktır; “Dr. Strangelove” filmindeki seksüel düşler veya “A Clockwork Orange” filminde Alex’in şeytani fısıltıları gibi. Bunların yanında Kubrick’in filmlerinde belki de en önemli tekrar motiflerinden biri; negatif olayların bir şekilde banyo ve tuvalet mekanlarına bağlanmasıdır.

Birkaç akılda kalıcı örnek vermek istersek, “Lolila” filminde Humbert’in günlüğü, Humbert’in karısı, yani Lolita’nın annesi, tarafından duş almaya hazırlanırken bulunur; “Dr. Strangelove” filminde General Ripper kendi ofis tuvaletinde intihar eder ve nükleer bir felaketi önleyecek kodların bulunması imkansızlaşır. “A Clockwork Orange” filminde Alex’in gerçek kimliği banyo küvetinde şarkı söylerken eski bir kurbanı tarafından teşhis edilir, “The Shining” filminde iki ayrı banyoda Jack, Overlook Oteli’nin hayaletleri tarafından etki altına alınır, “Full Metal Jacket” filminde Gomer Pyle, Çavuş Hartman’ı bir tuvalette vurur.

Tuvalet ve banyolar Kubrick için belki de tüm maskelerin düştüğü ve insan savunmasızlığının en çok ortaya çıktığı yerdir.